2 Nisan 2011 Cumartesi

Rüyaların Kutsal Kitabı

Taşlarının arasından hava almasa rutubetin ruhuna kadar işleyeceği bir binada buldu kendini.Sanki hayat onun için orada başlamıştı.23 yaşında doğumunu hatırlayan tek insan olabilirdi,geride bıraktığı yılları hatırlamadığı için.''Başlangıç'' kelimesi onun için sadece orayı ifade ediyordu...
Kapıda bekleyen görevli orayı dolaşanları umursamaz bir tavır içinde uyuklar vaziyetteydi.Sonra birden kanlı gözlerini açıp etrafta onca insanı görünce,uykusunu böldükleri için mi yoksa bu tarihi binanın kalabalığı için midir bilinmez;suratında yılların vermiş olduğu kırışıklıklar, her yolu çıkmaz olan labirente dönüşmüştü.Homurdanma ve horuldama seslerinin birbirine karışması fazla uzun sürmedi bu aksi bekçinin...
Taşlarına bakıp tarihi hissetmeniz dışında hiçbir özelliği yoktu binanın.Belki de insanların buraya gelmeleri bu yüzdendi.Bu sihirli taşlar,burayı dolaşanlara hayalgüçlerinin özgürlüğünü sunmaktaydı.
Evet başka bir açıklaması olamazdı zaten bu bomboş bina için.Tam bulunduğu koridorda o en sevdiği yazarın; manik depresif ışıkların altında o en sevdiği sözlerinden birini burada yazdığını hayal etti:''Özel olmanın ayrıcalığı diğer yüzünü döndü - herkes olmanın baskısı ve buna bağlı olarak hiç kimse olamama. Bir şeyin öldüğünü ve özgür olduğunu düşünürsün, sonra onu içine çöreklenmiş sana gülümserken bulursun."  Her sabah aynaya bakıp 'kimim ben?' sorusunu sorduğunda,o nefret ettiği beynini kemiren ses ,anımsatırdı ona bu sözleri.Her gününün kötü geçmesi demekti bu sözler, hiç kimse olamamanın bilincindeyken nasıl iyi geçmesi beklenirdi ki günlerinin...
İkinci kata geldiğinde çok iyi tanımadığı bikaç arkadaşıyla karşılaştı,sonra beraber dolaşmaya başladılar.Binanın en ilginç yanı ise üçüncü katında gizliydi.Arka pencerelerden birinden zemine kadar uzanan yamaç,uzun bir kaydırağı andırıyordu.Yüzeyi dümdüz olan ve yağmurla iyice kaygan hale gelen bu yamaç; insanlar için tarifsiz bir eğlence olmuş olcak ki,kendini mutluluğa bırakıp tekrar 3.kata koşanlar ile doluydu tam da o pencere.O da bıraktı kendini herkes gibi eğlencenin kollarına.Yüzüne çarpan rüzgar,ağzını kulaklarına vardırmakta zorlanmamıştı.Bu yamaç yolculuğu sona erdiğinde hayatının sonuna kadar bunu yapmak istediğini düşündü,koşar adımlarla tekrar o pencereye  yöneldi...
Birinci kattan yukarı çıkarken, bina adeta canlamış,harekete geçmişti.Bişeylerin ters gittiğini hissederek kendini dışarı zor atabildi.Hiçbir şeyin farkında değildi,yana yatmış binanın penceresinden içeri bakana kadar.Çinli ufak bir çocuk olduğu yerde oturmuş,üzerinde toz bulutu gezmekteydi.Gökyüzündeki bulutların hepsi sanki binanın içine dolmuştu.O bulutların yağmur yağdırması kimseye anlamsız gelmezdi.Sayısız hayata tanıklık etmiş,varoluş hizmetini sadece insanlığa yapmış bu yaşlı dev ,artık yalnız kalmak istemiş olcakki,anılarını ve içindeki onlarca kişiyi bi' anda yutmuştu.

Niteliksiz Bilgi: İlk başlığım Syliva Plath'ten oldu.Daha yaratıcı bişey gelirse aklıma yahut bunu okuyan kişi sana sesleniyorum senin aklına gelirse neden onu kullanmak istemeyeyim? Seri halinde rüyalarımı anlattığım bir hikaye dizisi oluştursam fena olmazdı.Hikayelerin saçmalığına mazeretim olurdu;''rüya''..
.

1 yorum:

  1. ilk anlam veremiyor insan fakat nedeni bilinmez aradan geçen bi süre sonra tekrar okumayı deniyor belki anlarım ümidiyle..hayal ederek okunmalı..
    rüyanın içinde olmak gibi :)

    YanıtlaSil