23 Şubat 2012 Perşembe

iki ihtimalli oda sahnesi

        Sen şimdi kapıyı çarpıp gideceksin - şöyle bi baktım da sanki kasıtlı yapıyomuşum gibi bi dramatik bi enerjik yazılar yazıyorum sırayla yani tanımları öyle olmayabilir ama bi sıraya tabii oldukları gibi bi görünüm var o yüzden bozmak amaçlı bi yazı neyse baştan-


Sen şimdi kapıyı çarpıp gideceksin ya da montlarımızı rastgele fırlattığımız ikili koltuğa uzanacaksın, rujun koltukla aynı bordolukta. Koltuğun üzerine işlenmiş yapraklar vücuduna kök salacak, saçların da çimen kokacak belki. Ufak odanın duvarları yıkılacak, öpüşürken terleyeceğiz belki ya da merdivenlerde peşinden koşarken. Boşuna bekleyeceksin ne seviştiğimiz bi sabahın ertesi ne de kapıyı çarpıp çıktığın bi akşam körü kapımızın önünden otobüs geçmeyecek. Gidersen önüne geçen kedileri kovacaksın kalırsan aramıza giren kediyi hiçbir şey farketmeyecek. Ya bi iz bırakacaksın ya da biz kalacak koltuğun üstünde, üstümde geçmişe inat sen, senin üstünde bulutlar belki yıldızlar..


Şafağı bekleyeceğiz ayrı pencerelerde veya sarmaş dolaş  kızılını tutmaya çalışacağız. Güneş sarısı elbisen olacak mutlaka üzerinde gece siyahı saçlarına nispet yapar gibi, hızlıca merdivenlerden inerken her yer alev alacak. Korkuluklara dokunmaya korkacağım tutuna tutuna gittin diye ya da deli gibi öpüşeceğiz korkuluklara yaslanıp, sabrımızı kesip atacak ince parmakların. Çok eskilerden bi sahne hatırlayacağım ya bi şarkıdan ya da bi filmden, odanın ortasında sen, senin tam ortanda ben. Kedi her zamanki gibi odanın kenarında uyuklayacak, penceren içeri korna sesleri, martı sesleri ve rüzgar dolacak. Hiçbiri bize ait değil, olmayacak...

22 Şubat 2012 Çarşamba

Çıkmaz Sokak

Bir anda o çıkmaz sokağa nasıl geldiğimi bilmiyorum.Bildiğim tek şey,hayatta kalmak için karşımda duran eli bıçaklı psikopattan kaçarak uzaklaşmam gerektiğiydi.Ben var gücümle koşarken o da insanüstü güçle koşup beni yakalayıp öldürme peşindeydi.Yaşadığımız evin apartmanına girip demir kapıyı kapattığımda az farkla dışarıda kalmıştı ama peşimi bırakmaya niyeti yoktu gözlerindeki öfkeye bakılırsa.Asansöre binince ;7.kata asansörle çıkıp merdivenlerden 5.kattaki evimize geçme fikri geldi.Belki bu şekilde atlatabilirdim onu.Eve girdim ve yere oturup kapıya yaslandım sessizce.Fakat bu canavar benden daha zekiydi.Asansörle 7.kata çıktı ve kapıları tek tek çalmaya başladı.Anlaşılan o ki ,hangi kapı açılmazsa benim o evde olmamı bekliyordu.Ve bu şekilde katları inerek bizim kapıya kadar geldi.Kapıyı birkaç kez yumrukladıktan sonra,benim o evde olduğumu anladı ve kapıyı kırma girişimlerine başladı.Bu kez öfkelenme sırası bendeydi.Kapıyı açtım aniden.Beni; karşısına geçmiş gözlerinin içine bakarken görünce afalladı,hareket edemedi.Öfkemin de etkisiyle tüm gücümle suratına bir yumruk salladım ve elindeki bıçağı düşürüp yere kapaklandı.Üstüne çıkıp öldüresiye dövdüm.Benden zeki olabilirdi.Ama tarihte zekanın, gücü alt ettiği görülmemiştir.Rüyalarda da öyle...Seviyorum seni Lüsid rüya.

19 Şubat 2012 Pazar

Serbest Saçmalama

        Bilmiyorum kaç kere bu sayfayı açıp kapattım, bir şeyler yazasım var ama bi türlü kafamda toplayamıyorum o yüzden şimdiden saçmaladıklarım affola.. Bu sabah yani an itibariyle dün doğum günümdü, doğduğum günden beri o kadar evrimleştim ki bazen kendime inanamıyorum. Yani bilirsiniz işte sistem insana çevresi kadar gelişmeyi uygun görür, ötesi için cidden çabalamanız gerekmektedir. Ben - aslında - çok istemem fakat çabalamama rağmen sistemin el verdiğinden daha fazlasını yapabildim, lütfen ukalalık olarak algılamayın. Zaten söylemek istediğim bu da değil, bu yaşıma kadar o kadar saçma salak olaylar geldi ki başıma etrafımda bunlara şahit olan, bu zamanlarda beni idare eden ya da bazen dayanılmaz derecede karaktersizleşebilen kişiliğime dayanan insanlara birbir ve içtenlikle sarılmak, teşekkür etmek istiyorum ama yapamıyorum. İnsan neden güzel şeyleri yapamaz ?


Uzaktan - ya da dışardan - bakıldığında yalnız görünebilirim ama aslında burası çok kalabalık. Hatta şu sağda melek solda şeytan olayı değil de benim daha ziyade solda çok fettan bi kadın sağda takkesiyle ak sakallı bi adam. Hal böyle olunca ucuz şaraplardan içmişliğim de oluyor, cumaları camiiye gitmişliğim de. İkisi de insanın ağzında o kadar sahte bir tat bırakıyor ki anlatamam, kızma hemen okuyucu ikisi de sahte olduğundan değil, ikisini de tam yapamadığımdan benim sahteliğim yani - kimi kandırıyosam- . Şu herşeyi yapma isteğim hiçbirşey yapamama olarak yansıyor ya ona tutuluyorum ben. Serbest düşüş halinde yaşama devam ederken, profesyonel olarak kararsızlıkla ilgilenirken nasıl olacakta bu kadar hayali gittikçe azalan ömrüme sığdıracağım hiçbi fikrim yok. Çoğu arkadaşım ve ailem akşama kadar internet başında sürtüyorum zannederken ben güzel şiirler yazıyorum - kendimce - . Üstelik dedim ya 3 kişiyiz herkes farklı bişey söylüyor. Yani anlayacağın okuyucu, burası en az ortadoğu kadar karışık...


Son olarak ben burdan bütün delilerin doğum gününü kutlamak istiyorum, sonra bi sokak istiyorum böyle havalar ılımış olsun insanlar ince hırkalarla dışarı çıkabilecek kıvamda. Rengarenk süslenmiş bi sokak, trompet sesleri, perküsyon sesleri, uzun boyunlu uzun etekli kızların sesleri.. Erkek adamın isteği bu olur mu, oldu okuyucu yapcak bişey yok.  Hadi senin de gönlünü alayım bu şarkı benden sana :

8 Şubat 2012 Çarşamba

H.K-186

7 Şubat 2012 Salı

Bir varoluş hikayesi : Ali desidero



arkadaslari ali derler ali oturur bizim kahvede 
yakmis abayi bir dilbere nefaset bisi fidan boylu 
bizim ali pispirik oynar mfö dinler maç seyreder 
dedim ki abayi yakmis kiza bundan haberi yok kizin ama 




Benim lise zamanından kalma bi lakabım var, pek sevmesem de arkadaşlarımın yüzde 80 kadarı o şekilde seslenir. Aslında anlamı da yok bikaç harfin kafasına göre yanyana geldiği tuhaf bi ses topluluğu. Hele ki yeni tanıştığım insanlar bile 3 gün sonra beni öyle çağırmaya başlayınca iyice bi tuhaflaşıyor mevzu. Herneyse zaten konumuz bu değil, girizgahımızı yaptığımıza göre anlatmak istediğime başlayabilirim. İşte bu lakap olayı popülaritesini zirve yaptığı sıralardı, bilirsiniz herkesin sürekli takıldığı belli yerler vardır. Aynen öyle bi mekanda gel zaman git zaman bi hatunun yolunu gözler olmuşum farkında olmadan. Hatun benden bikaç santim uzun ama anormallik bende değil hatunda, edepsizce ortalama kız boyunun üzerine çıkmış. Sarışın, uzun saçlı, kocaman gözlü kısaca cidden nefaset bişey fidan boylu ve cidden bu işten kızın hiiç haberi yok..



4 Şubat 2012 Cumartesi

İki Zaman

İnanın bana hepinizin hayatı çok yolundaymışçasına kıskandırıyor beni.Merak ediyorum bazen, yalnızca ben miyim şimdiki zamandan sıkılıp gelecek zamanın biran önce gelmesi için sürekli uyuyan? Ünlü biri olsaydım tarihten bugüne gelen anlamsız cümlelere bir de benimki eklenirdi şüphesiz:''Geleceğe yolculuk yapmanın en kolay yolu olabildiğince çok uyumak''.Hayat analizime şöyle bir bakıldığında yaklaşık 9 yıl kadar uyumuş olmak ;şimdiki zaman vaadlerinin aslında çocuklara anlatılan masallar kadar uyku getirdiğini anlamak, beni 9 yıl uyumaktan daha fazla dehşete düşürdü sanırım.
Gelecekten mutlu bir an hayal ettiğimi söyleyemicem üstelik.Sadece çok mutlu bir anı yakalarsam diyorum,sizin gibi  'bu an ölümsüzleşmeli' kaygısıyla fotoğraf çektirmemeliyim.Belki de dünyanın en büyük,sesiyle en rahatsız edici saatini karşıma alıp sadece zamanı gözlemlemeliyim sonsuza kadar...
Albert Camus;gözlendiğinde  zaman hızlı ilerlemez,gözetim altında tutulduğunu hisseder. Ama zaman, bizim dalgınlıklarımızdan yararlanır. Belki de iki zaman vardır, gözlenilen zaman ve bizi değiştiren zaman,demiş.