29 Nisan 2011 Cuma

Masal Masal Matitas

     Küçüktüm mahallemizde kelebekler uçardı. Çam ağaçları vardı, kelebekler konana kadar kovalardık ki onlarda bizimle oynar gibi sekiz çizerek uçarlardı. Kediler bizi umursamaz, duvarların hepsi üçlü koltuk, hararetli mahalle maçları anlatılırdı. Çocuktuk hepimiz karanlıktan korkardık, birde annemizin camdan gürleyen sesinden. He unutmadan arka bahçenin naneleri..Sobamız vardı evin ortasında, sıkça elektrikler kesilirdi akşamları. Pencerenin önü açıktı o zaman ilerdeki caddeden geçen arabaları sayardık annemle, kavak ağacı en yakın arkadaşım. Tabi babaanemin işi varsa, yoksa gözlerimin parlamasından elektrikler geldi zannederdi evdekiler çünkü masal anlatacak olurdu güzel sesiyle süper babaanne.

28 Nisan 2011 Perşembe

Atmosfer'in Suçu Ne?

Dişiler XX kromozomlarından, erkekler ise XY kromozomlarından oluşur bunu bilmeyeyeniniz yoktur.Daha açık ifade etmek gerekirse ; mantık ve duygunun birleşimi diyebiliriz.Dişilerde X'lerden biri ''duyguyu'' diğeri ise ''mantığı'' ifade eder.Erkekte ise X veya Y farketmez ,biri ''duyguyu'' diğeri yine ''mantığı'' ifade eder.

Dişi hücrelerini 2 ye böldüğümüzde elimizde 1 adet X kalırki bu ya mantık olur ya duygu olur bilinmez.

Erkek hücrelerini 2'ye böldüğümüzde ise elimizde yarım X ve yarım Y kalır ki bu duygunun da mantığın da yarısı anlamına gelir.

27 Nisan 2011 Çarşamba

Mass Destruction



    ... Çünkü insanlar evcilleştirilemeyen ve evcilleştirilemeyecek tek canlıdır. Çünkü insanlar düşünebilen ve bu yeteneği kendi çıkarları için hiç usanmadan kullanan yegane varlıktır. Çünkü insanlar yıkımın ta kendisidir.

26 Nisan 2011 Salı

Gülünçaltı

 

Vücudumuzdaki  tuhaf işleyişe hiç akıl sır erdiremedim.Benim için bu işleyiş öksürük şurubu içip akciğerlerin iyileşmesini beklemekle kısır bir döngüye sürüklendi sürekli (!)  ''Düz adam Sami'' yaklaşımı sergilediğimi itiraf etmekten çekinmiyorum.Anında mideye giden birşeyin,-hoop yanlış adres oldu denilip, ciğerlere gönderilmesini kabullenemedim. O halde yeteri şişe öksürük şurubu içen birinin ciğer patlamasından ölmesi gerekmez miydi(!)Şurupta boğulmak gibi hani.Trt'de yayınlanan çocukken izlediğimiz ''vücudumuzu tanıyalım'' çizgifilminde falan;şeker yediğimizde dişlerimizle ilişkiye giren organizmaları veya havada asılı kalan grip virüslerininin görkemli gösterisini izlemekte fayda etmedi kabul ediyorum.

-Oturabilirsin Farmakoloji ''0''.
-Tamam siz ağzınızda leblebi tozu doluyken 'endoplazmik retikulum'diyebilin insan formunda; ben de hayatımı farmakoloji ya da adı her ne karın ağrısıysa ona adamayı kabul ediyorum.


25 Nisan 2011 Pazartesi

Mütemadi Lakırdılar ²


    Basit hayallerin ucuna asılmıştım, geceydi. Aklımı yormaya niyetli hiçbişeyi hatırlamak istemiyordum. Bütün hafta yağmur yağmıştı hislerime kadar ıslanmıştım.Basit olmalıydı herşey en azından o gece, yorgundum, ıslaktım ve en çok " ağaca dalan arkadaşlarını tehlike anında ıslık çalarak uyaran çocuklar" kadar sorumluluk alabilirdim. Ufak sorular belki bana bi yerden bakmayan insanlardan. Biranın köpüğünden neden nefret ediyorum ? Önce rakı sonra bira mıydı, önce bira sonra rakı mıydı ? Çakmakla kapak nasıl açılır ? Falan filan..

23 Nisan 2011 Cumartesi

Abracadabra

Sevgili okur,
bu yazı okumuş olcağın en ironik yazı olabilir.Hayatının sıkıcı ,sıradan olduğunu mu düşünüyorsun? Kendini uçurumun kenarından boşluğa bıraksan dahi,yere düşene kadar bu düşüncelerinin değişmeyeceğini hatta hayatının sıradan insanlar gibi gözlerinin önünden film şeridi gibi geçeceğinin farkındasın değil mi? Yaklaşık 20 saniyeye sığacak bir film.Bu yazıda aradığın soruların cevabı olabilir,ama cevabı bulsan bile sihirbazlık gösterisi çoktan başlamıştır.

İstasyonlar ve Peygamberler


Raylar kumdan yapma kılcal damarlar gibi
uzanıyor yüzüme,
siyah istasyon, mavi ağaç, yeşil kondüktör,
sofistike kırmızı vagonları süreceğim üzerime
vakti gelince,
Tanrım kızın sigarası ince..

ateş bocekleriyle idare etsin bu gece
yumsun gözlerini,
göğsünde duş alsın ayın kardeşim ve melekler,
babannem sıkılsın ölülerden geri gelsin
biriterim masalları,
bakma öyle kafam karışık,
annem hikaye olsun, babam rivayet,
Tanrım kız bu tarafa yürüyor nihayet..

şimdi tekrar bi teori yazılır
kelebekler isyan etsin
tırtıl sağır, kuşlar kör,
kor katreler gözlerime saplansın
birde Kays'ı onun gözlerinden gör,
çocukluğum üç yerinden kırılsın
Yusuf, Yakup, Joshua,
Tanrım bakamıyorum
kızın boynu çok burjuva..

Musa'yı sarkıtıyorum raylara, iskelet fason,
haykırıyor ellerimden beyaz köratlar,
kız bana bakıyor, trenler ahraz,
kondüktör telaşlı, istasyon kazazede,
Tanrım seni seviyorum onuda sevdim,
ama yardım et, açılamıyorum ikinizede..

21 Nisan 2011 Perşembe

Hey sen ! Yardımına ihtiyacım var..

 *Başlık yazıdan uzun oldu ama neyse..


       En eski takipçilerimiz bilir ( yani ben ve ) taa en başından beri templerle sıradışı bir çatışma halindeyiz. O hani her boku sorun yapan sevgililer var ya onlar gibi davranıyoruz templere, özellikle ben hiçbişeyi beğenmeme uzmanı olarak çok uğraştırıyorum dostumu çünkü blogun teknik özellikleriyle hiç alakadar değilim. Neyse uzatmayayım sonuç olarak bu tempinde biraz fazla siyah olduğunu düşündük, iç karartıcı göz yorucu gibi geldi. Bu yüzden yardımınıza ihtiyacım var beğendiğiniz uygun bulduğunuz templeri ya da en azından temp bulabileceğimiz linkleri tavsiye ederseniz mutlu edersiniz bizi. En iyi tavsiyeye ödül olarak adresine annemim yaptığı kahve ve tramisu gönderip blog üzerinden Bülent Ortaçgil şarkılarıyla serenat yapacağız. Bitti mi bitmedi, üstüne üstlük bu çok rağbet gören dolup taşan yorumdan geçilmeyen blogumuzda kendilerini ismi yazıları ve blog adresiyle teşhir edip ününe ün katacağız..  Hadi ya insaniyet namına..

20 Nisan 2011 Çarşamba

Mütemadi Lakırdılar


    Yürümek basittir bebeklik çağını aştıktan sonra, büyümek karşı konulamaz bi oluşum. İsyan etmek güzeldir, İstanbul genelde ıslak hatta bu aralar inatçı. Bendeniz dünyanın tersine durmakla meşkulüm, yer yer başım dönsede zamanla alışmak kaçınılmaz son. Gerçi ahmağın biri kaygılarımın teenage kaygıları olduğunu söylediğinden beri kendimden şüpheleniyorum, büyüyemedim mi yoksa ben daha. Büyümek kendini sorgulamadan, nolduğunu düşünmeden herşeyi kabullenmek mi, ya da hangimiz "teenage" iz sorgulamadan yaşayan işine gelmediği zaman küfür eden sen mi yoksa kendini anlamaya çalışan bu yüzden kaygıları olan ben mi ? Tamam biliyorum demode cümleler bunlar, materyalizm anlamsız, hümanizm demode hatta .

- Hadi bana saygını azımsasana..

    Birde ŞU yazı, birileriyle aynı fikirde olmak büyük bi haz yalnız uçurtmanın rengi konusunda kararsızım turuncu bana yakışmaz..


Not : Yazının sahibi madamkavanoz, sormadım umarım sıkıntı olmaz..

18 Nisan 2011 Pazartesi

Orta O Kul

    Tuhaf bişey oldu, esnedim.. Saat 23.12 ama gözlerim bildiğin ağrıyor, uyu ulan diye isyan ediyor hatta biraz daha zorlarsam terbiyesizleşmeye kadar gidecek gibi geliyor. Oysa en son ortaokulda bu saatlerde bu kadar esneyip gözlerimin isyankar akıntılarına şahit olmuştum. Ortaokulda herşey ortadaydı, hayatın ortasında zannediyordum kendimi, ebelemeç oynuyordum hayatın ortasında.

15 Nisan 2011 Cuma

Kelimelerin Gücü Adına!!! Güç Bende Artık


Tüm öğretiler yanlıştı.Temelde yanlıştı hem de.Kelime seçip cümle içinde kullanmak;biz hayalperestleri yetiştirdi yalnızca.Kelimelerimiz ,cümle içinde en güçlü olduğu yerdeydi belki ama cümlelerimiz nerdeydi? Kışın yakılan sobalardaki defterlerde veya yatak altlarında yer alan unutulmaya yüz tutmuş kutuların içinde olmalı.Kağıt böceklerinin savunduğu o kutsal mekanında...

Bir kağıt böceği erkeği ,dişisini etkilemek için defterlerenizdeki 'cümle içinde kullanılmış' kelimelerinizi seçebilirdi eğer dünya bu kadar güzel olsaydı.Uyurken, kağıt böceği erkeği sevdiği dişiye;''Hey güzel Ophelia! Dualarında benim günahlarımı da unutma gibi cümleler kurabilirdi Sheakspere'nin defterinde olsaydı mesela.Yine hayal kurdum,hayallerle güzel dünya,kelimelerle, ama gerçek bu değildi.Birileri bize yalan söyledi.

Doğrusu şu olmalıydı ''kelime seç,hayat içinde kullan''.Sahi senin kelimen ne?Unutmadan,kağıtlarda güzeliz hepimiz hayatta değil...

13 Nisan 2011 Çarşamba

Aş(k)tım Kendimi


    9 Mart
    Bugün ne oldu biliyor musun ? Göz göze geldik, başka yerlerdeydik ama göz göze geldik. O başkasıydı, ben başkası. O başkasına bakıyordu ben başkasına ama göz göze geldik.

12 Nisan 2011 Salı

Blessed are the forgetful...

 ''Unutkanlar kutsaldır,çünkü hatalarının acısını çekmezler'' (F.Nietzche)

11 Nisan 2011 Pazartesi

P.tesi'den insana bakmak

    Günlerden Pazartesi.. Sendromlarla aram iyidir farkettiniz belki, ama p.tesi sendromu diye birşey yoktur, olsa ben bilirim. Sabah sıcacık çay, bilgisayarın açma tuşu( ya da daha güzel bir adı varsa bilmiyorum ben ), hava fena değil üstelik penceremde açık yani. Böyle sendrom başlangıcı mı olur lütfen yahu ne sendromlar gördük biz. Pazartesi sendromu emperyalist düzenin proleter çerçevede insanları baskı altına almak için falan gibi kendiminde anlayamayacağı bir cümle kurmayacağım daha basit bişey söylüyorum,  sendromun canı cehenneme ( çok amerikanvari ) kafanızı kaldırım ve güneşe bakın işte yine orada..

8 Nisan 2011 Cuma

Lüsid Rüya Hali

Vikipedi'de bu tür rüya hakkında şu örnekleme yapılmış ;

''Doğu’nun lüsid rüyaya önem veren bazı mistik ekollerinde üstat, öğrencisine gördüğü psikofizyolojik kaynaklı rüyayı yönlendirebilmesi için imajinasyonu denetleme tekniklerini öğretir. Bu teknikleri uygulayabilen öğrenci, rüyasında vahşi bir hayvan tarafından kovalanmaktaysa, rüyasında bilinçli hale geçer (lüsid rüya hali) ve imajinasyonunu denetlemesi sayesinde rüyanın kalan kısmında bu kez kendisi o vahşi hayvanı kovalayabilir.''
 

Hatırlat bu akşam kendime geleyim

Bu dünyada ayakta kalabilmek için
ya Hamlet ya Cladius olman gerek bebeğim,
İsa'nın inmesine çok var onu beklemeyeceğim
yüz şehirli otobüsler çarpsın bana annemi üzdüğüm için
eğer Hamlet olsaydım
annemin intikamını alabilirdim

o kadar ayrılmışız ki sevgili
birbirimize iple bile bağlanamayız,
saçların kadın olur iner şehire
bütün varoluşçular çeyiz,
ben senin elinden tutarım
sen eskilerinin
yaşasın ne kadar demokratiğiz !
misal Foucault olsun bundan sonra adın
elimizde Peter Weiss,
çiçeklere çok davrandım tohumları için,
biz ilk papatya topladığımdan beri sevgiliyiz..

Hatırlatta akşam kendime geleyim,
benden sonra siz gelirsiniz,
annem, sen ve diğerleri,
eğer beyaz giyersen annemde sever seni,
çay demlerim içeriz
omuriliğimdeki kilisenin bahçesinde,
anlatamıyorum papazlara İsa inmeyecek bu gece,
-ilk şekeri günahsız olanınız atsın-
annem kıyamaz ellerimi tuttuğunda,
Tanrım kıyamaz anneme takmaz ellerime kelepçe,
bütün hırkalar bilir kelep'çe tercümansız
bir hırkaya bir derviş derlerim
doğum günümü kapıma bırakırım fiyonkla,
hatırla biz ayrıldığımızda bütün filozofları
içeri aldılar sevgili,
şimdi Cladius'da ölmeli, Hamlet'te ölmeli..


Turgut Uğurlu

7 Nisan 2011 Perşembe

Şifreleme sistemi

    Biz, yani üniversiteye sınavla girmek zorunda olan, kategorize edilen, kardeşinden ya da en yakın arkadaşlarından ne kadar daha zeki ve çalışkan olduğunu göstermesi gereken biz, geleceğimizin kader çizgisine çomak sokan öss'nin şifresinin " Dersi dinle, bol soru çöz, tekrar yap " olduğunu zannediyorduk. Öyle değilmiş işte..

6 Nisan 2011 Çarşamba

Egodan Lego

     Göğsünüzün tam ortasında, ağırlığıyla kendini farkettiren, dışarı çıkmak için can atan birşey mi hissediyorsunuz ? Panik yapmayın tanıdık o, doğum lekeniz yani egonuz.

4 Nisan 2011 Pazartesi

Oradakiler

Hayatınızın her anında en çokta geceleri uyumaya çalışırken  zihninizdeki susmak bilmeyen o ses varken insan nasıl yalnız olabilir.Yaptığımız eylemler bize aitken bunların yanında hep bir ya da daha fazla karşıt-destekler görüş yer almakta.Peki kim oradakiler? Belki zihin ölümü gerçekleşince gerçek yalnızlık gerçekleşcek  farkına varamicağımız için ama o da  bir kurgudan ibaret..

 
Oda kapımın üstünde, Pallas'ın solgun büstünde
Oturmakta, oturmakta Kuzgun hiç kıpırdamadan;
Hayal kuran bir iblisin gözleriyle derin derin
Bakarken yansıyor koyu gölgesi o tahtalardan,
O gölgede yüzen ruhum kurtulup da tahtalardan
                      Kalkmayacak - hiçbir zaman!
(Edgar Allan Poe-Kuzgun)

Yel Değirmenleri

"Yolu yok, Don Kişot'um benim, yolu yok,
 Yel değirmenleriyle dövüşülecek. "

Nazım Hikmet


    "Hssktir, oğlum önüne baksana az daha takla atıyordun. Ağzın havada yürüyosun aptal şey" diyen iç sesimle döndüm dünyanıza ayağım kayınca. Birden göz alabildiğince, gün batımı nazlılığında kızıla çalan sarısıyla ve hışırtıdan çok kulak aşinağım olan bi melodi gibi ses çıkarmasıyla sonsuza uzanan başak tarlaları yerine yüksek, gri, üzgün binalar kapladı etrafımı. Az önce yüzüme annemin nefesi gibi sakin ama sıcak bi güneşin vurduğuna yemin edebilirdim eğer kendime geldiğimde kafamın üstünde siyah yağmur bulutları olmasaydı. Birde Rocinante vardı az daha unutuyordum, beyaz tüyleri arasından geçen ılık rüzgarı ellerime vurdukça içim gıdıklanıyordu. İşte yağmurun ıslattığı o lanet fayanslarda kayana kadar...

3 Nisan 2011 Pazar

Ayna Ayna Söyle Bana Var mı Benden Daha Aptalı Bu Dünyada?

Kişinin kendini aptal olarak görebilmesinden daha erdemlisi,kağıttan kurbağalar yaparak onları yarıştırmasıdır.Ama ne keyif! Tam olarak 6 gün sonra cumartesi günü 'Akışkanlar Mekaniği' gibi geçme ihtimalimin %1 olduğu derse hala çalışmaya başlamamış olmam başlığın cevabı olsa gerek.Daha da kötüsü sınav haftasında Real Madrid-Barcelona maçının olması ve binlerce yarı ergen gencin bundan etkilenecek olması sebebiyle ;maçın ertelenmesi talebi ile İspanya Futbol Federasyonu'na duygu yüklü bir mail attım.İçiniz rahat olsun dostlarım o maille savaşlar sonlanabilir,Fukushima nükleer sızıntısı durabilir,Afrika'da açlık son bulabilir,hatta Jeff Buckley bile bizi görebilir.
Bu arada yarışı 2 numaralı kurbağamız''Gugli gugli gugli'' kazandı.Gugli gugli gugli go away !!!

2 Nisan 2011 Cumartesi

Rüyaların Kutsal Kitabı

Taşlarının arasından hava almasa rutubetin ruhuna kadar işleyeceği bir binada buldu kendini.Sanki hayat onun için orada başlamıştı.23 yaşında doğumunu hatırlayan tek insan olabilirdi,geride bıraktığı yılları hatırlamadığı için.''Başlangıç'' kelimesi onun için sadece orayı ifade ediyordu...