19 Kasım 2014 Çarşamba

Güzel Uykular

       Ah küçük, ben nasıl bekledim beni anlamanı, hem nasıl istedim. Oysa hep göğe yakın olan bendim, bakma " mavi gök orda mı " diye sorduğuma, ağız alışkanlığı..

      Ha biz olmuşuz, ha prime time bir dizi senaryosu, her şey ne kadar aynı. İçi tıka basa dolu bir sürü insan, insanların içini tıka basa doldurduğu bir sürü saat, saatlerin tıka basa doldurduğu bir sürü gün. Bir kaç saat sonra yine farklarına koca üzüntüler iliştirerek benzer umutsuzluklarına bürünecekler. Fakat ne tuhaftır, ben kendi elimden tutup kendi kendime yürüdüğüm bu sokaklarda, sanki bütün kaldırımında bir şeyler unutulmuş gibi her adımımda, her yerde sakin bir umut görüyorum. Ah küçük, sen şimdi baktığın yeri deli sevinci gibi aydınlatırken sanki ben hep karanlıkta kalmalıyım. İşte bu karanlıktan, o aydınlığa kaçan bütün insanları tanıyor gibi, durup seyrediyor gibi, sadece beni ıslatıyor gibi yağan yağmur, gürleyen gök, neye kör olduğu belli olmayan bir sürü göz yansıyor. Her şeyin sonlu olduğunu, çoğu şeyin başlayamayacağını hatırlayınca uyuyayım geçer diyorum, uyuyorum, geçmiyor.

       Ama bütün bu hal içinde, sen gözlerini kapatınca bütün ışıkları sönüyor ya dünyanın, bu karanlık böyle iyi, güzel uykular küçük...