20 Kasım 2011 Pazar

Serüven

 Portishead - Roads by Ruzinho
*Sartre ''Bulantı''dan alıntıdır...


Dünkü düşüncelerimi incelemeye geldim.Pek yavan düşünmüşüm.Serüven varmış,yokmuş umurumda değil.Yalnız ve yalnız serüvenin var olup olamayacağını merak ediyorum.


Dünkü düşündüklerim şunlar:En sade bir olayın serüven olabilmesi için anlatılması yeter.İnsanları yanıltan da bu:Kişi her zaman öykü anlatan bir yaratıktır,öykülerle,başklarının öyküleriyle çevrilmiş olarak yaşar,tüm başına gelenleri öyküler biçiminde görür; ve hayatını ,bir öykü, hayat öyküsünü anlatıyormuş gibi yaşamak ister.

Kirpik

Gözüme kirpik kaçtı ya da döndü mü ne öyle birşey oldu. Tam da bankadan bankaya ordan başka işlere seyir halinde olduğum bi zamanda milletle bol bol göz göze geleceğim bi anda. Bir cm bişey bu kadar mı can yakar Allahım, nasıl kaşıntı anlatamam. Gözümü çıkarıp bi güzel iç dış yıkatmayı düşünmeye kadar itti o kadar yani. Sol gözümü kısıp baktığımda daha az kaşınıyor gibi hissediyorum he bir de kızardı onu da ekleyeyim. Hal böyle olunca ( kısık ve kızarmış göz ) her gören soruyor 


-Neye kızdın oğlum sen hale bak, sakin ol.
- Gözüme kirpik kaçtı ya.
- Çıkar kardeşim ona kızılır mı ? 
- Lan ondan değil acayip kaşınıyo ondan..
- Harbiden hayret bişeysin he, kaşınır da kaçar da kirpik lan bu. Hadi ben gittim.
- Lan Allah Allaahh kızmadım olm kaşınıyo ondan kıza... Dur lan kaşıdığım için.. Lan !


Etrafımda bir sürü Erdal bakkal var gibi. Neye kızıp neye kızmadığımı bir türlü denk getiremiyorlar, böyle olunca insan daha da bir kızıyor. Derdimi bir türlü anlatamamanın kızgınlığı daha da bir patlayıcı oluyor, üstüne bir de güzel ve yalnız memleketimin daha birini hazmedemeden diğerine geçen gündemi iyice geriyor insanı. N. Ç. , depremzedelerin durumu, kaçırılan deniz otobüsü, insanların bu olaylara tepkileri vesaire derken Behzat Ç. seyrettim de kendime geldim. Adam sanki benim yerime küfür ediyo, gerci küfür konusunda kapışırız her türlü ama şu adam öldüren bakış konusunda bayaa çalışmam lazım. Bir de şu blog işine de kızıyorum, bildiğin kendi yarattığımız şeye sinirleniyorum ne kadar saçma, ama içimde kalıyor söyleyemiyorum. Zaten bu kadar insan içinde 15 kişi alakadar şimdi bişey söyleyeceğim sen de okumayacaksın, tırsıyorum yani bildiğin senden. Ne kadar pop-kültür düşünce tarzı dimi, hayır efendim öyle değil hemen tribe girme. Senin hakkını teslim etmek için susuyorum, inşallah o da bi daha ki yazıda. Ama şunu da ekleyeyim ki hak verirsin yani sen de ne şahane yazılar gördüm yorumlar piç etmiş, ne yorumlar gördüm yazıdan daha afili...


Neyse hal böyle olunca blog, komşunun blogu gibi görünüyor. İnşallah yakın zamanda tekrar yatıya kalacağım..

11 Kasım 2011 Cuma

Erken Ölen Daha Uzun Süre Ölü Kalır

Senarist olsaydım nasıl bir senaryo yazmak isterdim? sorusuna vereceğim cevap; 2006 yılı Alman yapımı olan, orjinal ismiyle ''Wer früher stirbt ist länger tot '' olurdu. Yaklaşımı ''hayat güzeldir'' olan filmi izlediğinizde sizde bıraktığı his; salt mutluluk oluyor.Mutsuzken izlendiğinde en azından bir süreliğine  pozitif düşüncelere sürükleniyorsunuz .Aşağıdaki video filmin içinden 2 dakikalık bir kesittir.

10 Kasım 2011 Perşembe

Çuvallamak?


Yolculukların en sevdiğim yanı, kendinizle yüzleşerek belki de hayatınızı tamamen etkileyecek şeylerin farkına varabilmenizdir.Bir kitap okursunuz mesela, normalde hiç dikkatinizi çekmeyen bir cümle o anda gözünüze hayatınızın en önemli anlayışı gibi gelir ve siz saatlerce bunun üzerine düşünüp,yeni kararlar alabilirsiniz.

1 Kasım 2011 Salı

Japon kale

Acıyla açtı gözlerini, ağzını çığlık atacak kadar açtı ama sadece kısık bir inleme çıkarabildi sadece. Delirmiş gibi sıkmaya başladı kasılan bacağını, bu ara çok sık oluyordu bu kramp meselesi. Tıp okuyan arkadaşlarından birine sormuştu aslında neden böyle olduğunu fakat arkadaşının alanı olmadığı için detaylı bilgi veremezmiş, bacağına da krampa da arkadaşına da söve söve uyudu tekrar, akreple yelkovan çok saçma bir vakti gösteriyordu.