29 Haziran 2011 Çarşamba

Mütemadi Lakırdılar ⁴

      " Merhaba senorita " dedi elini nazikçe uzatırken. Kendi parmağındaki yüzüğü farkedip el değiştirmesi de bir o kadar hızlı ve nazikti. " Heyecanımı bağışlayın lütfen çünkü ilk defa bir perinin elini tutuyorum. Ne içersiniz ? Durun tahmin edeyim kırmızı şarap değil mi ? Çünkü kırmızı size çok yakışıyor " diye devam etti, nazikti, dikkatliydi ve cesurdu hatta biraz edepsiz bile sayılabilirdi. Bir ara kulağına vuran müziği hissetti, mümkün olsa iki kulağını tıkayıp sonsuza kadar kafasının içine dolan bu melodiyle yaşayabilirdi fakat dikkatinin dağılmasını istemiyordu. Karşısındaki bayanın iç gıdıklayan sesine dahası o sesin döküldüğü hafifçe aralanan ve çocukluğundan aklında kalan Cadillac kırmızısı dudaklarına kendini bıraktı. " Evet bende öyle düşünüyorum, söylediğinizin ne kadar önemli olduğunu umarım anlattığınız herkes farkediyordur. Bu arada saçlarınız, hayır hayır bir sorun yok, bu gece ay tutulması var ve sanırım saçlarınızın ışıltısı bunu farkettirmeyecek bana " diye sözünü böldü ama hemen pişman oldu bu çokça ergen kokan iltifat yüzünden, düzelteyim diye düşündü ama vazgeçti. Bayanın elinden bıraktığı şarabın ıslaklığı dudaklarını daha kırmızı ve daha parlak gösteriyordu. Yüzünü yüzüne bulaştırmak için artık herşey hazırdı, tam düşündüğü gibi gitti. Mükemmel bir geceydi ve karşısındaki içinde aynı şeylerin geçerli olduğu her halinden belliydi. Şarabı elinden masaya bırakıp yerinden kalktı ve iki ufak adımda yanına varacaktı ki alt kattan gelen kapı sesiyle irkildi. Ağzına hiç yakışmayan bir hassiktir çekip hemen aynanın karşısından yatağına doğru düştü. Atladı denemez çünkü hali tam olarak düşmekti, hayallerin ortasından gerçek hayata düşmek, kansız, yarasız ama zalimce. Gerçekliğe o kadar hızlı düşmüştü ki silmeyi unuttuğu kırmızı rujunu önce kan zannetti sonra uyudu, annesinin kapıyı açıp iyi geceler kızım dediğini bile duymadı..   

26 Haziran 2011 Pazar

24 Haziran 2011 Cuma

Siz hiç birinin "hiçbir şey"i oldunuz mu ?

   Hiçbir şey, ne kadar basit. Malum anlamlarını açıklamaya gerek yok "hiç" "bir" "şey" , oysa ne çok şeyin yerine kullanılır bu hiçlik ifadesi. Hep cepte ne olur ne olmaz diye bulundurulur, neyin varlarda, açıklanamayan hallerde, olmayan şeylerde kullanılmak üzere. Çaresizliktir hiçbirşey, çaresi olanların tanımı vardır, boşluğun adı hiçbirşey..

18 Haziran 2011 Cumartesi

Erotik Öykü:Komşumuz Ayfer Abla

Bu hikayeyi daha önce okumuştum ,şimdi çizimlisine denk geldim.Rahatsız bu Yiğit Özgür evet.
Resmin üzerine tıklayınca büyüyor.

Belirsizlik

''Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek'' cümlesini hayatınızda en az bir kere duymuş olmalısınız.Hayatın bu anlamsız koşuşturmacası içinde mola verip nefes alırken Özdemir Asaf'ın bu cümlesi gelmiştir aklınıza ve şaire selam edip yolunuza devam etmişsinizdir hatta.
Ben bu cümleye farklı bir boyut kazandırmak istiyorum.''Yaşamak değil beni bu belirsizlik öldürecek.'' Her gece yaklaşık 1 saat az uyumama sebep olan belirsizlikler silsilesinden başka katil aramak yanlış olurdu erken ölümüme.Söz konusu olay;bir şeyi gerçekleştirmek istersiniz ama bunun gerçekleşmesi için birbirine bağlı birçok olayın sonuçlarını beklemek zorundasınızdır.Bu kadar olasılık varken kafanız karışır ve hiç hamle yapamazsınız.Olasılıklar umrumda değil benim sorunum hamle yapamamakla ilgili.
Madem ki hamle yapamıyoruz Del Shannon'a eşlik edip kaçalım bizde.

 *Run run run run runaway...
 Runaway / Del Shannon by Chanond.K 

16 Haziran 2011 Perşembe

Yaz geldi böyle oldu

    Bu ara biraz boşladığımızın farkındayız okuyucu trip yapma lütfen kocaman insanlarız. Çok yoğun değiliz, işlerimiz başımızdan aşkın değil, hava ısındı ortamlara da girmedik. Dostum Xibalba ile parmak arası terliklerimizi giyip ( üstelik güneş gözlüksüz ) deniz kum güneş üçlüsünden hiçbiri olmadığından eski tatil anılarımızı anlatıp bayat çay içiyoruz. Yani okuyucu aslında kafa da patlatıyoruz ne yazsak diye boş durmuyoruz yani ama sanırım bayat çay yüzünden fikrimiz çıkmıyor..

15 Haziran 2011 Çarşamba

Freud Freddy'e Karşı

Bazı rüyalar anlam taşır.Bazıları eğlenceli,bazıları sıradışı,bazıları ürkütücüdür.Benim rüyalarıma yapıştıracağım en doğru tabir ise ''saçma'' olurdu.Rüyalarımda anlam aramayı bırakalı uzun zaman oluyor ama bazen de merak ediyorum gördüğüm şeyin anlamını.Mesela geçen sabah çocukluğumun geçtiği tarlada mısır toplarken gördüm kendimi.Mısırın tüm hallerini yazmışlardı rüya tabirlerinde.Şöyleki rüyamda gördüğüm mısırın şekline göre ;genç yaşta yapı işlerinde başarılı olucak,elime geçen parayı çabuk harcıyacak,bir hastalığa yakalanıp yoksulluğa düşecek ve mutlu olacakmışım.Bi an heyecanlandım mesleğimle ilgili bir yorum olcak diye ama kafam biraz karıştı açıkçası.Yine dün sabah adımın yazılı olduğu bir liste gördüm.Listede herkesin adının karşısında *sayısal yöntemler sınavından aldığı notlar yazarken benim adımın karşısında ne yazsa beğenirsiniz .GÖÇEBE !.Evet tam bu kelime yazıyordu gelin de anlam arayın.Neyse lafı fazla uzatmadan 18 mayıs 2010 tarihli bir rüyamı anlatıcam,deftere yazmıştım..

8 Haziran 2011 Çarşamba

Damgala !!!

     " En çok Pazar günlerini sevmiyorum, ertesi gün iş olduğundan değil dışarısı en çok bugün kalabalık olduğundan. Bir sürü acayip insan, bir sürü acayip bakışını üzerimde özgürce gezdirirken sokaklar benimmiş gibi gezemiyorum.Üstelik herkes kendi deliliğine masum ve şirin muamelesi yaparken. Bir de arkadaşlarım var, suratları beş karış, sanki haftaboyunca ben çalışmalarını emretmişim gibi. Umursamaz diyorlar rahatlığımın markasına, aslında umursuyorum. Bir keresinde sokak kedisine süt vermişliğim hatta savaş maduru çocuklar için tv karşısında ağlamışlığım var. Yine de umursamaz diyorlar ve sanırım umursamazlık artık merakımı cezbediyor. "

3 Haziran 2011 Cuma

Gerçek Orada Biryerde...

*Yazıyı aşağıdaki müzik eşliğinde okumanız tavsiye olunur.

 Ne zaman birşeyleri sorgulamaya kalkışsam ve kısır döngü içinde kaybolsam -ki bu sürekli olur- şaplağı tam suratımın ortasına yediğimi hissederim...Önce fırtına çıkar,sonrasında elektrik kabloları birbirine çarpar ve her taraf zifiri karanlığa bürünür.Ahşap pencerenin aralığından sızan rüzgar ; X-files jenerik müziği edasındadır.Hemen pencereye koşar sorularımın cevabını düşünürüm.Karşımdaki binanın arkasındaki tepede tanıdık bir sahne belirir :''The Truth is out there''. Sahiden ''gerçek orada biryerde'' olmalı..


1 Haziran 2011 Çarşamba

Mim : Dr. Brown, ben ve tabiki DeLorean

 crazywomenrosemary tarafından mimlenmişiz, bilinçli toplum insanı olarak sorumluluğu üstlendim. Biraz geç oldu ama idare et blogdaş ayrıca teşekkür ederiz :) Gelelim bünyemizde nörolojik reaksiyonlar yaratan, sadece çocukluğumuzun gibi görünse de sadece şimdi itiraf etmeye çekindiğimiz hayalimiz, konumuza..


**Konu: Zamanda yolculuk,nerede kim,kiminle olmak yada ne yapmak
isterdiniz?

    Çocukluğumun en hayalcambaz noktasıydı bu zamanda yolculuk işleri, birisine kızdığımda, bir hata yaptığımda, Fenerbahçe yenildiğinde.. Fenerbahçe'nin yenilmesine müdahale edemezdim belki ama sonucu bilir hayal kırıklığına uğrayıp üzülmezdim, ama madem konumuz " kim ve ne " kendi fantazilerimle konuyu dağıtmayayım.

Uyuyan Şato

Tam 9 ay önce yazdığım bir şeyi okuyunca sahiden afalladım.Sebebi o yazdığım şeyi dün gece uyumadan önce yazmış gibi hissetmemdi.Hep öyle olmaz mı nasıl geçtiğini anlamayız...
Peki neden ''nasıl geçtiğini anlamayız''.Birbirine benzeyen ayırt etmekte güçlük çektiğimiz günler yüzünden olsa gerek.Zamanın geçmesiyle alıp veremediğim yok fakat istediğim şeyleri yaparak geçirmemekle ilgili sorunlarım var.