25 Nisan 2011 Pazartesi

Mütemadi Lakırdılar ²


    Basit hayallerin ucuna asılmıştım, geceydi. Aklımı yormaya niyetli hiçbişeyi hatırlamak istemiyordum. Bütün hafta yağmur yağmıştı hislerime kadar ıslanmıştım.Basit olmalıydı herşey en azından o gece, yorgundum, ıslaktım ve en çok " ağaca dalan arkadaşlarını tehlike anında ıslık çalarak uyaran çocuklar" kadar sorumluluk alabilirdim. Ufak sorular belki bana bi yerden bakmayan insanlardan. Biranın köpüğünden neden nefret ediyorum ? Önce rakı sonra bira mıydı, önce bira sonra rakı mıydı ? Çakmakla kapak nasıl açılır ? Falan filan..

    Bütün hayatımı psikodrama olarak izlemek istiyordum aslında. Belki o şekilde hatalarımın neler olduğunu anlardım, yanlış şeylere küfür etmeyi bırakırdım. Belki daha eğlenceli gelirdi, hatta ders bile alabilirdim.

    Daha sonra masama bir suskunluk oturdu, utangaç ve huzurlu. Çok suskunluklara şahit olmuşluğum var. Annemin, babamın, arkadaşlarımın, sevgililerimin.. Bu kimin suskunluğuydu, tanıyamamıştım. " Herşeyi yazdım " demişti önce, elindeki şiiri masaya bırakarak. "Bazen, susarken daha güzel konuşuyoruz, hatta susarken daha iyi anlıyorum söylediklerini" demişti bir kerede. Çok konuşmuştuk, çok susmuştuk, biralar rakılar hangisi önce hangisi sonra bilmiyordum hatta umrumda değildi. Kelimeler yanıyor küllüğümüz doluyordu, bazen ağzımız yanıyor küfür ediyorduk. Zarif soruları vardı, çiçek kokuları, sanki sadece bizdik konuştuğumuz dili bilen. İlk bakışta anlaşılmayan dönüm noktaları vardır , sonradan farkedilir özellikle döndükten sonra. Sonradan kabuk bağlayan diz yaraları gibi, yolunu kaybetmiş olmanın değil yolunu kaybettiğini farketmenin huzursuzluğu gibi. İşte o gece öyleydik çünkü hiçbir büyük sorun ufak sorunlar birikintisi kadar yer tutmaz hayatta. Ufak sorunlar insanın ayağına dolanıp yere kapaklandırır. O gece birbirimizin üstüne kapaklanmıştık, hava ıslaktı..

    Baktığımız şeylerin aynı ama gördüklerimizin farklı olduğundan bahsetmenin bir hükmü yok. Herkes bir dönem penceresinden aşağı bakar, sokak ışıkları birbirine girer, sokaklar içiçe zaten. Gece yılan gibi sokulur beynin kıvrımlarına, karanlıktan korkan dentrid ve aksonlar hayal olarak atmosfere karışır. Sonsuzluğun ortasında yaşını haykırmak, akıl hastanesinde kendi kendine konuşmamak kadar ciddiyetsizdir. Bu yüzden kimseye akıl vermeye niyetli olmadım hiç.

    " Aslında  hayatta çokta önemli bir yerimiz yok değil mi, kimse mükemmel değil ve kimse özel değil. Kendi kurgumuzda başkalarının kurgularına bikaç dakika bi kaç gün ya da bikaç yıl misafir oluyoruz sadece, hatta hayatın kendi kurgusunda bizimkinin bi önemi yok. Peki neden üzülüyoruz bunu farkedince ? Bu olayın bir farkındalık sahnesi olması gerekmez mi ? Ne var biliyor musun korkuyoruz. Çünkü hepimizin mükemmel olmasını istediler, başrol verip filmi çekmediler, yalnız kaldık, üşüdük. " diyip kalkmıştı.

    - Bu ara dünya biraz daha serinledi sanırım.. -

1 yorum:

  1. Keşke yazı stilin daha normal olsa
    Okumaya başlamadan önce yoruluyorum

    YanıtlaSil