18 Mayıs 2011 Çarşamba

Babalar, Oğullar ve Dolaplar



    Pazar günlerini bilirsin işte, isminde bile bir rahatlık bir salaşlık var. Sabah ailecek ve eğlenerek yapılan bir kahvaltı, ardından evdeki rütbe sırasına göre gazete ve eklerin dağılımı. Televizyonun boş gürültüsü, saçma magazin programları, annenin gün planları, babanın çoktan uzanıp dinlenme pozisyonu alması. Herşey tam bu güne layıktır tabi anne dolabın kapağını takın diyene kadar..

     Babalar pazar günleri iş yapar, evde ne kadar kırık dökük kapak, elektrikli zımbırtı ve üzerinde tornavida kullanılabilecek bir sürü şey. Bu mukaddes aile düzeninin içindeki süpermen olmak büyük sorumluluklar getirir tabiki ve o sorumluluklardan biri de o işler esnasında oğlunu da yaşına bakmaksızın yanına alıp senelerin mobilya ustası gibi iş öğretmektir. Bu psikolojiden pek anlamam esasen ama çok net bildiğim birşey var o da çocuğun psikolojisi. Genelde tam zamanında kulaklarda yankılanır o çağrı, kulaklarının içinde yol alıp beyin kıvrımlarına ulaştıktan sonra idrak yollarından geçerek üzerine anlamsız bir ağırlık yükleyen sese refleks olarak vereceğin cevap bile baba için çok geçtir, daha net olan ikinci çağrı çok beklemez. Çünkü dolap kapağıda beklemez, her an dolaptan çıkabilecek Gremlinler dünyayı istila edebilir ya da dolap kapağı adındaki tüzel kişiliğe çok ayıp edilebilir bekletilerek. Babanın elinde kapak gözünde bu savaşa oğluyla beraber girecek olmanın gururu, takım çantası açılır ve sihirli cümle " tornavida ". Bir bistüri doktor için ne ise evde iş yapan baba içinde tornavida odur, hatta bana kalsa aile içi sorunların hepsini tornavidayla çözebilecek kadar kabiliyetlidir babalar pazar günleri...
İşte karşınızda Gremlin (Bu çıksa da birşey olmaz gerçi)


" Oğlum tornavida dedim "
" Tamam baba "

    Dolap kapağı artık çocuğun ellerindedir ve bu kutsal emaneti canı pahasına tutacağına dair sözlü olmasa da vücut diliyle anlaşma yapılmıştır. Kapağı lakayıt tutuş yüzünden baba tarafından her an gönderilebilecek o sessiz ama beyin felcine yola açabilecek bakıştan önce kapağın arkasına saklanmalıdır çocuk. Kapağın bir tarafında biri bir tarafında diğeri, aralarına hisli bir paravan inşa etmektedir baba ve gencin ( kendine göre ) zaman kaybıyla daha da güçlenmektedir paravan. Neden ben ya neden ben, şu kadarcık kapağı takmak için iki kişi mi olmalı acaba ! düşüncesi terk etmez bir türlü..

" Düzgün tut oğlum şunu "
" Tutuyorum baba, ya aslında o üstteki.."
" Bak düz tut yamultuyorsun"
" Ya baba şu vidayı .."
"Gölge yapma düzgün göremiyorum zaten "

    Şu vida ya şu, işte şurdakini sıktığında bitecek işimiz diye bağırmak ister genç, halbuki daha babanın pense isteyeceğinden habersizdir. Pense genelde çivileri sökmek için kullanılan bi zımbırtıdır fakat genç dikkatli ve .. gençtir işte, farkeder aslında babasıyla arasındaki ilişkinin ne kadar benzediğini penseye. Ağzını ne kadar kapalı tutarsanız o kadar yakınsınız, ne zaman aranızdaki çiviler sökmeye çalışırsınız o an işler sarpa sarar. Babanın, zamanın, pazarın, pensenin, tornavidanın, çivinin sadece bir kapak üzerine yoğunlaşmasını kıskanabilirdi hatta takım çantasındaki herhangi bir alet olsaydı...

" Penseyi versene hadi sallanma "
" Kapağı tutu.."
" Tutuyorum ben, sen penseyi ver "

    Bu kadar karmaşıklaştığına inanmak istemez haliyle genç, bir kapak insanı hem tümden getirip hem tüme vardırabilir mi ? Aslında tümüyle tek bir adı var bu işin ; eziyet. 30 dakika süren iki vida sıkma işlemi, hayatı sorgulamak ya da kapak üzerinden baba oğul ilişkisini sınamak için yeterli bir süredir. Neden ben, insanlar niye tek başlarına kendilerini beceriksiz gibi hisseder, babam neden planlarımı görmezden geliyor, detaylar nasıl oluyor da bu kadar zorlayıcı oluyor, ( hatta daha melankolikleri için ) babam hiç bu kapak kadar değer vermedi bana ( tabi bunu düşünenler evlerden ırak ) vs..

" Heh şimdi oldu, oğlum bir kapat bakalım oturmuş mu yerine "
" Oturmuş baba süper olmuş "
" Tabi süper olacak "

    Evin süpermeni dünyayı kurtarmayı başarmakla kalmamış bir de ben olmasan evde ne dolap kalır ne kapak adlı bakışını oğlunun beynine çakmıştır bile.

" Hadi bakalım topla takımları, he bir de gelirken çay getir bana "
" E mutfaktayız zat.."
" Demli olsun "

* Babamı seviyorum, bu genel yargıdan üretilmiş bir yazıdır..

3 yorum:

  1. hahahhaha ayy bizim evi gördüm sanki :D

    YanıtlaSil
  2. Harika anlatmışsın :) Resmen o günlere döndürdün beni. En çok da ''rütbe sırasına göre gazete okumak'' uydu..
    Bir de her nedense iyi bir fantastik roman yazarı olabileceğini düşündüm/düşünüyorum...

    YanıtlaSil
  3. Hayal Meyal ; bu pazar günleri çoğu evin genel hali, dolaplardan uzak durun :))

    Zeugma ; Teşekkür ederim , evde hiyerarşi önemlidir :)

    bu yorum cevapları da günlük fal gibi oldu kusura bakmayın idare edin artık :))

    YanıtlaSil