16 Haziran 2011 Perşembe

Yaz geldi böyle oldu

    Bu ara biraz boşladığımızın farkındayız okuyucu trip yapma lütfen kocaman insanlarız. Çok yoğun değiliz, işlerimiz başımızdan aşkın değil, hava ısındı ortamlara da girmedik. Dostum Xibalba ile parmak arası terliklerimizi giyip ( üstelik güneş gözlüksüz ) deniz kum güneş üçlüsünden hiçbiri olmadığından eski tatil anılarımızı anlatıp bayat çay içiyoruz. Yani okuyucu aslında kafa da patlatıyoruz ne yazsak diye boş durmuyoruz yani ama sanırım bayat çay yüzünden fikrimiz çıkmıyor..

* Bu arada geçen Perşembe Taksim' e giden bütün deliler cidden delidir.

    Son zamanlar gözüme takılan birşey var Facebook'ta. Eskiden annesi babası sevgilisi nerdesin diye sorunca sana hesap mı vericem diye kabaran insanların alayı şimdi yer bildirimlerinde. Hepsi ya İstiklal'de ya Nişantaşı ya da starbucks. İnsan neden gittiği yeri teşhir etme gereği duyar ? Bu bi tür fetişizm değil midir ? Hsskktir Hayati Taksimdeymiş diye kıskançlıktan tırnaklarımızı yediğimizi mi düşünüyorlar yoksa helal lan hayati diyip pufff efektiyle konfeti patlattığımızı mı, nedir abi yani. Tamam herkes gitsin tabiki herkes gezsin tozsun sevdicekleriyle bu işle ilgili bi sıkıntım yok.  Hatta starbuckla ilgili de bi sıkıntım yok kahrolsun kapitalizm vesaire, sadece oha lan bi kahveye 10 lira verilir mi kahve de kahve olsa tarafındayım ben ( yaşasın türk kahvesi felsefesi ). Gerçi böyle düşünmeye devam ederken bi ara baktım ki dışarda türk kahvesine 5 er 7 şer liralar vermeye başladım. O zaman küçük fincana o kadar para vermek yerine büyük karton kutuya biraz daha para vermek mantıklı geldi, taa ki önümdeki türk kahvesinden bi yudum daha alana kadar...

* Gerginler politiktir, poliklinikler gergin.


    Yaz geldi mi, haberi olan var mı ? Dört gün önce beynimi jöle kıvamına getiren güneş yüzünden akmasın diye öne eğilmeye korkarken şu günlerde dışarı yanıma hırka alarak çıkar oldum. Aslında bu kararsızlığını sevmiyorum desem yalan olur havanın, dünyayı daha çekilir kılıyor. Sevdiği kıza açılmaya çekinen salak sempatik insan tavrı daha çekici gösteriyor sokakları gözüme. Ve havaların ısınmasıyla doğal olarak vay vay çantaya bak repliği kullanımı arttı, çünkü artık çanta hizasında sadece çanta var ! Bir de havaların ısınmasıyla insanların gevşemesi arasındaki doğru orantı sayesinde sktreeet emir cümlesini de çok duyar oldum. Zaten o noktada anlamadığım bişey var daha okumadım gerçi okuyan varsa lütfen düzeltsin beni ama S*kt*r et kitabının neden " en çok satanlar " listesinde ilk 3 içinde olduğu. Biz Türk psikolojisi donanımlı insanların zaten yapmayı alışkanlık haline getirdiği en baba felsefe bu değil mi ? Her an her zorluğa her olaya her insana karşı kullandığımız bıçkın tanımlama bu değil mi ? O zaman niye okuyoruz ki bu kitabı !


       Son olarak naçizane ;

    "sokaklarda kediler yaşarmış, çok kaotik
    anneme az sarılmışım gündüz
    ve henüz
    tanımadığım kızları sevmemeye özen gösteriyormuşum,
    atlı karıncaların karnında nota patlarmış,lay,
    hummalı vagonlar taşırmış sırtında ray,
    perşembeleri tren beklermişim.."

* aradaki * işaretli düşünceler için beynime teşekkür ederim

2 yorum:

  1. Pek ''naçiz'' olmayan naçizaneli dizeleriniz için;


    ŞİMDİ SİZİN OLDUĞUNUZ YERLER AKŞAMÜSTÜDÜR

    1.Siz alazlar ışıltılar ve sonsuz zamandınız.
    2.Biz o taşlar demirler körkuyulardık.
    3.Küfü çarşafları çocukluk kokusunu içimize çekerdik.
    4.Yakından bakıldığında değişir her şey.
    5.Şimdi sizin olduğunuz yerler akşamüstüdür.
    6.Size ‘gökyüzünün yarısı’ diye seslenirdim ve susmak bilmezdim.
    ( İlhan Berk/ “Kuşların Doğum Gününde Olacağım” adlı kitabından)

    YanıtlaSil
  2. Yazıya yaptığın katkı için teşekkür ederim ki buna yorum dersem yazık etmiş olurum :) Biraz geç oldu kusura bakma lütfen

    YanıtlaSil