8 Ekim 2011 Cumartesi

Sabit Gezgin

*Kişisel yazı.
Geçtiğimiz haftalarda babamla ''Game of thrones'' un ilk bölümünü izliyorduk televizyonda.Uzun zaman sonra birlikte bişeyler izlediğimiz anlardan biriydi ve sırf bu yüzden izlediğim diziyi tekrar izliyordum.En son TRT-Western kuşağında kalmıştık yıllar önce bir pazar sabahı kahvaltısında.Dizinin tam son sahnesinde Kuzey Kralı Ned Stark'ın küçük çocuğunun kalenin duvarından aşağı düştü sahnede -nolcak çocuğa ölüyor mu diye sordu babam.Ben ise o sırada en yakından tanımam gereken adamı aslında o kadar da iyi tanımadığımı düşünüyordum.

Doğal süreç gereği, kişinin en yakından tanıması gereken insanların aynı zamanda hayatımıza en uzak insanlar da olması boktan bir tezatlıktı.
Herhangi lise arkadaşınla bile ortalama 4 yıl hergün birşeyler konuşabiliyorken ailenin hayatına dahil olman ancak bilincinin oturmasıyla gerçekleşiyor.Tabi bu durum da yıllar alıyor.
Bir haftasonu günüydü öğlene kadar yattığımı anımsarsam,kardeşimin beni uykumdan uyandırıp şu mektupta neler yazıyor okusana dediği zaman. İngilizce hazırlığı yeni bitirmiş olan ben,İngilizcemle övünürken babama gönderilmiş mektuptan pek bişey anlamamamın hayal kırıklığını yaşıyordum.Mektupta bir kadın fotoğrafı ilişikti,Hollanda'dan gönderilmişti yanlış hatırlamıyorsam.Babamın aslında İngilizce öğretmeni olduğunu,ondan tek kelime öğrenememiş olmamın suçlusu belliydi aslında;80'ler.Öğretmenlik yapamaması,hatta Amerikan Konsolosluğundaki işi o zamanlarda reddetmesi,yıllarca boktan işlerde çalışmasına sebep oldu.Sürekli bavulunu alıp gitmesi tam da bir filmin ortasına denk gelirdi sanki.
Evde olduğu zamanlardan birinde akşam yemeği için bişeyler almaya çıktığımda çocukluğumdaki gibi para üstünü şeker,çukulataya değil de Uykusuz dergisine vermenin mutluluğuyla eve dönmüştüm.Dergiyi elimde gören babamın ilgisi şaşırtmıştı beni ve aldı hemen elimden başladı okumaya.Yüzünde gülümseme yoktu.Umut Sarkıkaya'nın köşesini karışıklığından olsa gerek hızlıca geçti.Yiğit Özgür'e gelince tamam dedim şimdi sever burayı.Onda da yüz ifadesi değişmedi.Yiğit Özgür'ü sevmeyen ikinci kişiydi tanıdığım.Oğuz Aral vardı bizim zamanımızda,o çok şahane çizerdi dedi.Ben Gırgır dergisini biriktirir cilt yapardım eskiden,evde biyerde olcaktı dedi.Uzun aramalar sonunda kocaman bir cilte ulaşmanın mutluluğu belirdi yüzümde.Benim sevdiğim şeyleri babamın da sevmesi şaşırtmıştı beni.
Başka bir çaresizliği  heryerimizde hissettiğimiz bir kış akşamında herkes suskundu.Ortamdaki suskunluğu dağıtmak görevini üstlenmişti tanıdığımı sandığım adam.Gençken boksör olduğunu ve müsabakalara katıldığını öğrendim.Bir maç esnasında sayı olarak maçı kazandığını ama hakemin maçı rakibine verdiğini anlattı o anı tekrar yaşar gibi.Ama bu kez eskiye göre daha durağandı.
-Napıyosun sen maç benim hakkımdı.
-Görmüyor musun adamları,maçı sana verirsem bizi sağ çıkarırlar mı sanıyosun buradan,yoluna bak çocuk.

Hani bir söz vardı ya,''hep denedin hep yenildin.Olsun daha iyi dene,daha iyi yenil.'' Bu maç en iyi yenildiği maç olsa gerek boksu bıraktığı maçtı.O zaman yendiğim adamların birçoğu Türkiye şampiyonu oldu demesi şaşkınlığımı ve merakımı iyiden iyiye artmıştı.
Bavulunu alıp giderken bir daha o dizinin herhangi bölümünü izleyemeyeceğinden,hiç sevmediğim birşeyi yaptım:Düşen çocuk ölmedi,baba...





6 yorum:

  1. Çok duygulu bir "kişisel" özet. Hemen aklıma bavulunu sık sık alıp gitmek zorunda kalan Hasan Ali Yücel'in oğlunun şiiri geldi. Bilirsiniz Can Yücel "Hayatta ben En Çok Babamı Sevdim" şiirinde de böylesi bir duyguyu seslendirir.

    http://youtu.be/6rIaSxFiZLo

    Ellerinize sağlık. Artık tahta bir sandık içinde gitmiş ve bir daha dönmesi mümkün olmayan babaların anısı için...

    YanıtlaSil
  2. Yine çok güzel. Benim gibi babasıyla kopuk ilişkileri olan biri çok iyi anlıyor. Ki benim babam bi yerlere gitmiyor, içerde hep ama bi şekilde bana uzak hep daha doğrusu ben ona uzağım. Keşke öyle olmak zorunda olmasaydı.

    YanıtlaSil
  3. nomen;
    Can Yücel'in bu şiirini bilmiyordum.Yazıyı tamamlar nitelikte olmuş beldi de özeti çok teşekkürler.

    Luna;
    Neden öyle olmak zorunda olsun.Birçok şey senin elindedir.Durumları pek bilmiyorum da şöyle düşünmek gerekir;ilerde pişman olur muyum?

    YanıtlaSil
  4. Ki olursun Luna , artislik gibi algılanma sakın.

    Kardeşim çok güzel yazmışsın dayanamadım prensiplerimi yine çiğnedim :) sen böyle yazınca benim yazasım gelmiyo valla :)

    YanıtlaSil
  5. Düşününce bile pişman oluyorum ama gerçekten anlaşamıyoruz, ki ben uyumlu bi insanımdır herkesle anlaşırım ama babam zor bi insan belki ben büyüyünce, daha olgunlaşınca düzelir :)

    YanıtlaSil
  6. sağol dostum baktım sen taslaklardakini geç tamamlican bişeyler yazayım dedim aklıma gelmişken:)Aynı şekilde ben de senin yazılarını okudukça bırakasım geliyor blogu:)

    Luna;
    Bakış açın,gözlemlerin değişiyor zamanla haklısın.Çok karamsar bakma yine de sen:)

    YanıtlaSil