7 Haziran 2012 Perşembe

Süheyla'ya Mektup



    Kimse inandıramaz bana dünyanın sürekli aynı hızda döndüğünü bazılarımız bu kadar çabuk, bazılarımız bu kadar yavaş büyürken. Salıncaklar hiç değişmeyip lunaparklar eskisi gibi kalmazken, kötü haberler hızla yayılıp iyi haberler hala telgraf yolunu denemeye çalışırken. Hatta bazen hiç dönmüyordur, nasıl olsa anlamıyoruz diye dinleniyordur mesela. Süheyla ne bileyim belki melankolim azdı, haplarımı kedilere dağıttım darlanıp. Belki de sadece karnım acıktı, hatırlatayım açken huysuz olurum. 



    Bilirsin ışıklı caddeler vardır hani güzel müziklerin çaldığı insanların yığınla yürüdüğü, yukardan baktığında gördüğün kalabalığın yürümeye başladığında hep daha uzaklaştığı. Cadde bitene kadar önünde yürüyen fakat bir türlü içine giremediğin kalabalık caddenin sonunda arkana geçmiştir sen nasıl olduğunu anlamadan. Önünden yürürken gördüğün bütün yüzler arkana geçtiğinde nasıl atlattık diye gülümseyerek devam eder yollarına sanki. Bilirsin bu ne sihirdir ne keramet üstelik bu sefer el çabukluğu da değil, hayatın ta kendisi. Az önce önünden yürüyen, sonunda arkanda kalan bir türlü yakalayamadığın, giderek azalmayan ya da çoğalmayan neredeyse sabit bir kalabalıkla yol boyunca yürüdüğün şey işte. Hani umutlarının olduğu, hayallerinin, hedeflerinin, hatta kısmetinin ya da güzel günlerinin içinde olduğu fakat bir türlü senin içine giremediğin kalabalık. Hayatının tam ortasında kendi kalabalıklarının peşindeyken hiç kaldırıma oturmadın mı yorulup Süheyla dürüst olalım birbirimize. Ben geçen gün oturdum mesela, kaldırım çok soğuktu, ellerimde çok soğuk. Ellerimi kendim ısıtamıyorum adlı bir hastalığım var "hoh"ladıkça bulutlardan yağmurlar yağıyor da cebimden düşen şeyler mazgallara kaçışıyor diye belirtileri var. Kendi kalabalıklarımı biliyorum, yüzlerini tek tek tanıyorum Süheyla, sadece biraz soluklanmak istiyorum çok mu ? Çok, eğer daha büyümemişsen geceleri kötü haber almaya dayanacak kadar, eğer yorgunsan, kaybettiğin şeyleri bir bir bulmaya gücün yoksa, yürüdüğün yol aynı yolun sonu hep farklı ise. Üstelik - farkında olmadan - ortasından geçerken o kalabalığın, biliyorum asla bulamayacağım o ıhlamur kokan uzun boyunlu kızı. Yol sonunda bitti derken elektrikler kesileceky yine, çocukluğumda karanlıktan korktuğum gelecek aklıma şaşıracağım şimdi nasıl oluyor da ışıklı ortamlarda gözümü kapatamıyor olduğuma. Sen de şaşır Süheyla, şaşırmak insanlara mahsus, kediler şaşırmaz mesela.


    Sonuç olarak Süheyla çok kanlı bir korku filmi sahnesinden azcık daha namuslu bu dünya üzerinde senin sesinin güzel olmaması daha hayırlıdır, veya benim bir türlü ellerimi temizleyememem. Şemsiyelerin şaçlarımın klostrofobisini azdırması yağmuru iyi tanımamın sebebidir belki. Hatta belki nihayetlerimiz çoktan terk etti bizi, fallarımız fallandı, falandı filandı..






Süheyla ne diyeyim
80 lerdi o zamanlar daha doğmamıştık,
kahrolsun amerikaydı, yaşasın marksizm,
kitaplar yakılırdı kağıt böceklerini ısınır,
kağıt böcekleri kaç kelime yerdi doymak için ?
kaç filistinli bir israilli ederdi o zamanlar,
öpünce geçer diye öğretmişlerdi yara berelerimizi
çok kız öptüm, bi boka fayda etmedi,
zaten insan olmak meselesi gayet alengirlidir,
bedenler özerktir, ruhlar diaspora,
ve varsayalım ben sakalı var diye
hacılarada saygı duyuyorum, şarapçılarada,
varsayalım suçlu huzurla uyur polisin göğsünde
ve Rabbim, çocuk azarlar gibi,
siyah bir palto yakıştıracak dünyanın üzerine,
daha ne diyeyim Süheyla
son paramla sigara alırım hep,
belki bira, biraz kin,
duygular satılmaz parayla, ben doğduğumdan beri benim,
içki masası kaotik, Kudüs sakin,
insan koca bir deniz, bir balık türüdür cenin,
bunlar saçma cümleler farkındayım
yahuda çoktan öldü, saçmadır animizm
hatta insan olmak meselesi gayet saçmadır..

5 yorum:

  1. ne yazsam saçma görünecek şuan.
    sevişme öncesi üstündekileri çirkin bulup da stres yapan biri gibiyim.
    oha.
    tek kelimem bu.. çok güzeldi..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kusura bakmazsan bende oha dicem :D sen yazıyı ne kadar begendiysen ben de yorumu o kadar begendim :D

      Sil
  2. Eskiden çok sevdiğim paraglarfların çok sevdiğim cümlelerinin kelimelerinin üstünü renkli stabilo kalemlerle çizer sonra sadece o cümleleri ardarda sıralar paragrafın yeni haline takılırdım. Senin postu okuyunca birden içimden geldi; yani bugün oyunbaz günüme denk geldin. Yazarına da hiç itiraf edememiştim bu muzurluğumu, affına sığınarak…

    “Salıncaklar hiç değişmeyip lunaparklar eskisi gibi kalmazken,(…)nasıl olsa anlamıyoruz diye dinleniyordur mesela(…)Süheyla.
    önünde yürüyen fakat bir türlü içine giremediğin kalabalık(…)ne sihirdir ne keramet(…)hayatın ta kendisi.(…) Yol boyunca yürüdüğün şey işte (…)Yorulup,(…)dürüst olalım birbirimize(…)Eğer daha büyümemişsen(…)sen de şaşır(…)kediler(…)hayırlıdır.”

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. est. ne affı yeni bi boyut getirmişsin bunu da yayınlamak lazım ayrıca :)

      Sil
  3. Merhabalar blogunuzun üyesiyim, bende bloguma beklerim şimdiden teşekkürler,sevgiler...

    http://www.bensukaya.blogspot.com/

    YanıtlaSil