3 Nisan 2012 Salı

Hayatın Kreması:Melankoli

-Nasıl yani ; kız sana kamera açmış sevgilisinden ayrıldığını söyleyip hüngür hüngür ağlarken, sen karşısına geçip tavuğu lades kemiğinden ayırıyordun ve şarap ağzının kenarından göğsüne süzülürken, gömleğinin koluyla ağzını mı siliyodun?
-Napabilirim abi yemek vaktimin onun kamera açma ısrarıyla denk gelmesi tamamen bir tesadüftü.
-Neden yaptın lan böyle bişey,peki o ne yaptı?
-Daha çok ağladı,daha kolay ağladı... Abi daha bira istiyo musun dışarı çıkıp kendim için alcam sana da alıyım istersen dedi Cem.



Bir dakika belki de sen haklısın diye söze başladım.Şu kamera karşısında ağlayan kız Merve'nin  gerçekten ağlama sebebi sevgilisinden ayrılmış olması olmayabilir.Bizim farkına varamadığımız ayrıntı şu :melankoli,dram ve türevleri hayatın vazgeçilmezi.Mesela sevgilini evine bırakırken,ayrılma anında nasıl davranıyosun?
-Öpüyorum iyi akşamlar diyip ayrılıyorum.
-İş arkadaşın mı lan o.Zihninde Sezen Aksu-Gidiyorum şarkısı çalarken ona sarılıp sanki bir daha hiç görüşemicekmişsiniz ya da ne bileyim sen evine giderken üzerine meteor falan düşcek ve onun aklında hep o duygusal vedalaşma anı kalcak gibi davranmalısın.Yokluğuna sarılması sana sarılmasından daha gerçekçi olcak böylece.Oyunu bildiğin gibi değil kurallarına uygun oynamalısın.Netten yazıştığı kişilere;sürekli bilgisayar masasının üstünde duran ufak cep kitabından cümleler yazan bir adam tanıyorum.Kitapta böyle bizim dalga geçtiğimiz türden aşk, sevgi cümleleri  gibi şeyler vardı.Ne kadar dalga geçsekte  karşı tarafı mest etmeye yetiyordu.Düşünsene:
''Seni günde bir defa düşünüyorum o da 24 saatimi alıyor''
''Seni severim.Seni seveni de severim.Seni benim kadar seveni de kurşuna dizerim'' gibi minübüs panosu cümleleri işte.
-Hahaha onlar ne lan tepkisinden ve bikaç dakika birlikte güldükten sonra ee daha edebi türlerini denesek nasıl olur acaba dedi Cem.
Ben de isterim kendi yazdığım şiirlerle ya da en azından Cemal Süreya şiirleriyle karşımdakini etkilemeyi dedim.Üstelik bir kez deniyim dedim.Sevgili adayım karşımda oturmuş beni izlerken,birkaç güzel söz mırıldanmaya başladım:


''Aydınca düşünmeyi iyi biliyorsun eksik olma
Yatakta yatmayı bildiğin kadar
Sayın Tanrıya kalırsa seninle yatmak günah,daha neler 
Boşunaymış gibi bunca uzaması saçlarının 
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde 
Her telinin içinde ayrı bir kalp çarpıyor...''


Ya sözlerin çarpıcılığından ya da  sözleri mırıldanırken daha etkili olması için gözlerimi fazlaca  kısmamdan dolayı ,bakışlarım sevgili sevgili adayımı delip geçmiş  olcak ki ,bana verdiği tepki şuna benzer bişey oldu:




Cem bira almak için dışarı çıktığında evde bir süre yalnız kaldım ve bilgisayarda Pearl Jam-Black çalıyordu.
Neden melankoli mutluluktan bile daha çok sevdiğimiz histi.Gerçekten öyleydi mutluluktan daha keskin hatları vardı.Çok mutluyken bile terketme-terkedilme gibi anlamsız davranışlara girmemizin başka bir açıklaması olamazdı.
Veya olur olmaz yerlerde çalan bir şarkıda geçmişe gidip birini düşünüp hüzünlenirken hemen arkasından çalan başka bir şarkıyla başka bir kişiyle farklı yolculuklara çıkabiliyorduk.Önümüze gelen patatesli bir gözlemeden bile melankolik anlamlar  çıkarabiliyosak,çoğu zaman mutsuz uyurken kendimize bugün neden mutsuzdum diye sorarken cevabını gerçekten bulamıyorsak,bu; duygularımızın sürekli yerinde olup olmadığını kontrol etme amaçlıydı.Sanki bir an unutsak bizi terkedip gitcekmiş gibi davranmanın da anlamı yoktu.Patatesli gözleme patatesli gözlemedir,tek melankolisi patateslerin yeterince pişmemesidir.Çalan o şarkı yalnızca şarkı ve hemen dolabındaki kutu yalnızca bir kutudur.O yüzden kamera karşısında kız ağlarken yemek yiyen Cem'i aforoz etmek anlamsız.Duygularını hissetmesi için önce hayatta kalmalıydı.Tamam artık diyip bazı şeyler konusunda kendimle uzlaşmışken  Eddie o can alıcı sözleri patlatıverdi ve ben başladığım noktaya geri döndüm:


''I know someday you'll have a beautiful life, 
I know you'll be star,
In somebody else's sky, 
But why, why, why
Can't it be, oh can't it be mine?''

İşte o anda benim için zaman tekrar durdu ve kalbimden vurulmuşa döndüm.Bu sözlerin türkçedeki karşılığı ;

''Gelin olmuş gidiyorsun 
Bana veda ediyorsun 
Sakın ağlama diyorsun 
Ağlamamak elde değil ''

Bu kez farklı davranıp elimde ''flush royale'' varmış gibi davranmalıydım.Blöf yapmak için kandırmam gereken tek kişi kendimken üstelik.Şarkının sözleri beni iyiden iyiye dağıtırken,tabaktaki patates cipsleri kayık misali gözyaşlarımın içinde yüzüyorken, şişenin dibinde kalan acı ve ısınmış birayı Megan Fox için kaldırdım bu kez.Unutuğum birşey vardı.Poker oynamayı bilmezdim,blöf yapmayı ise hiç beceremezdim.
O sırada kapı çaldı ve gelen Cem değil kapıcıydı:
-Sana çöpünüz var mı diye sormicam evlat bu gece.Yalnızca bilmeni isterim ki ''You'll never walk alone.''
Neyse bu kadar melankoli yeter la ,camdan aşağı bira şişelerini atmayın ağzınızı kırarım !










8 yorum:

  1. :)) Çok eğlendim. melankoli pisdir kötüdür beni yerin dibine sokacak kadar arabesk yapar. Bu yüzden uzun süre önce bıraktım. ama sen çok kararında ve keyiflisin.ne güzel :) patatesli gözleme olsa da ağlaya ağlaya yesek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son bikaç yüzyıldır patatesli gözleme yemediğimi düşünürsek ağlayarak yerim gerçekten:) Melankoliyi bıraksan da arada bir yerinde mi diye kontrol ediyosun işte sen de yaparsın yakın zamanda diye tahmin ediyorum:)

      Sil
    2. Tahmin mi ediyorsun temenni mi ediyorsun bilemedim ama kendi etimi ısırdığım zamanları görmeni istemezdim :)

      Sil
    3. Yok öyle bir temennim olmaz tabi de,normalde saplandığı melankoliden kurtulup eskisi gibi yazmayı başaramayan önemli yazarlar da var bu hayatta.
      Evet öyle zamanlarını görmek istemezdim o yüzden böyle iyi:)

      Sil
    4. Arifin mençıstıra attığı golü arıyodum neredeyim

      Sil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Neden benim özel hayatımı deşifre ediyorsun lan :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. senin üstünden prim yapayım dedim okuyucular da terketti bizi:D halbuki dedim bu adamın hikayeleri çok iş yapar ama sanattan anlayan yok:D

      Sil