22 Nisan 2012 Pazar

Baştan Alıyoruz

 ''Hayat; kendi kendine söylediğin yalanlarla oyalanma sanatıdır.'' demişti tek kişilik tiyatro oyunundaki kahramanımız geçtiğimiz günlerde.Bu cümle bir kenara dursun,son zamanlarda abartılı bir tabirle günümün yarısı uyuyarak,diğer yarısı ise artık değişmem gerektiği konusunda kendimle verdiğim savaş ile geçiyor. İşte bu savaş anında kendime çullanıyor ve bir akrep gibi kendi kendimi sokuyorum ya da kendimi öldürür gibi yapıyorum.Boğazıma sarılıp düşmanımla yatağımın üstünde boğuştuktan sonra sırtüstü boşluğa düşmemizle düşman pes ediyor ve  kendimle bir antlaşma imzalayıp yeni kararlar alıyorum.Planlar,kararlar,olaylar...
-Şunu yapcam,buraya gidicem, onu sevicem.
-Bunu öğrencem,oradan gelicem,şunu yazcam.
Ama öncesinde telefonumun alarmını kurup erkenden uyanmalıyım.Değişimin başlangıç noktasını belirledikten sonra uyku haline geçiş hiç de zor olmuyor benim için.Sonrasında sabahın ilk ışıklarında alarm sesi parçalıyor beynimi  ve ben olanca hızımla alarmı kapatmaya yeltenirken aklıma tek bir soru geliyor:Neden? 

Herhangi bir gecede yaklaşık yarım saat boyunca aldığım kararları yıkmam 5 saniye sürerken tek bir soru: Neden?
O anda kahkaha sesleri kuş cıvıltılarını bastırıyor ve Dostoyevski her zamanki küstahlığıyla şu sözleri fısıldıyor kulağıma:''Durumunuzun umarsızlığını, başka bir adam olamayacağınızı, değişmek için zamanınız, inancınız bulunsa bile değişmeyi kendiniz de istemeyeceğinizi anlamanın tadına doyum olur mu?
Bildiğiniz sahneler üzerine işaret parmağımı Dostoyevski'nin dudaklarına götürüp -Taaaamam sus şıp şıp şıp diyip uykuma kaldığım yerden devam ediyorum.
Şimdi baştan alıyoruz;
-Şunu çizcem,bunu dinlicem,onu tan..




15 yorum:

  1. Herhangi bir değişiklik istemek; bana kalırsa değişimi istemeyi istemeyi isteme öncesinde yine de önemli bir adım. Bazılarımız "istemeyi isteme" aşamasında uyuyakalıyoruz. Yine küstahlardan bir küstah beğeniyoruz rüyada ve elimizi ağzına kapayacakken, yazdıkları içinden altı hafızayla çizilmiş tüm satırları yırtıp atacakken alarmlı saatle.......

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değişimi istemeyi isteme aşamasında uyuyakalanlar çok şanslı benim gözümde.Bir genelleme yapmak gerekirse;insan değişmek zorunda olmadığı sürece değişemiyor ve bu zorundalık dışında alınmış her karar boşa harcanmış zaman gibi geliyor bana.Her zaman bulacak bir bahanemiz oluyor ve limitlerimizi sonuna kadar kullanıyoruz.Güçsüzlüğümüz bundan başka bişey değil sanırım..

      Sil
  2. şimdi öncelikle bırak şu üşütük adamı dinlemeyi derim sana. küstahmış, küstah o ucube adam için iltifat resmen. dostoyevski'yi bakkala giderken görsem ilk soracağım soru "kuzum sen o kitapta kime o kadar atarlandın?" olurdu. o kitap'tan neyi kastettiğimi tabiki o da bilirdi. bir uysal kız, bir kumarbaz, bir budala da bütün hıncını kadınlardan alırken o kitapta tamamen kendine ve tabiki bunun doğal sonucu olarak okuyucuya yüklenmiş. hele 40 yaş için dedikleri... kendimi 40 lı yaşlarımda hissettiğim şu zamanlarda beni adeta intihara zorluyor. insanlığı komple iki ayaklı nankör yaratık diye tanımlayan, kitabında ha bire baylar diyen kumar borcunu ödeyebilmek için kitap yazmış bi adamın dedikleri ne kadar önemli olabilir ki?

    her neyse, bu haliyet-i ruhiyeni en içten duygularımla destekliyor, seni oblomov okumaya davet ediyorum. oblomov okurken insan, hayatına karşı bütün vicdan azaplarını paspasa silip de öyle yatağa girmiş gibi oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. obaaa ben Dostoyevski'ye tek cümle kurdum diye blogun diğer yazarı arkadaşım -napıyon oğlum öyle laf edilir mi DOstoyevski'ye , sana 2.bir emre kadar yazmayı yasaklıyorum falan dedi ! sana da yorum yapmayı yasaklar bence:P Üşütük adam diyince bana diyosun sandım bir an ki,şu bendeki içsesten daha üşütük bir adam yoktur dünyada:D Ayrıca adam kadınlardan hıncını alıyor suçlu oluyor,kendinden hıncını alıyor suçlu oluyor daha napsın yani:) Budala'nın tiyatro oyunu olcak haftaya falan, buralara gelip izlemek istersen söz biletin benden şu nefretini yıkalım barışın:D

      Her neyse,bu ruh halinde olan biçok kişi olduğunun farkındayım ama onlar belki de itiraf etme olayını benim kadar kolay yapamıyolar.Kitap öneri işine gelince,öner tabi nasıl olsa hepsini okuyabiliyorum:D Ciddi anlamda bir okuyamama söz konusu şu sıralar,başımın ucunda birikmiş durumdalar:/ Oblomov'a baktım 600 sayfası gözümde nasıl büyüdü anlatamam ama şu vicdan azaplarından bizi kurtarıyo kısmına takıldım,dediğin kadar var mı? Zeno'nun Bilinci ilk sırada alcaklarım arasında ama bir çılgınlık yapıp ikinisini de alırım belki:)

      Sil
    2. not:haliyet-i ruhiye tamlamasını sevdim:)

      Sil
    3. bizim barışmamız çok zor. sırf dostoyevskiyle bütün kitaplarını enine boyuna tartışıp hatta kitapları tüketip gene mi çoraplarını salonda çıkardın kavgası yapabilmek için rusça öğrenmeyi düşünüyorum. ama yine de budalanın oyununa bir şans verebilirim.
      bu arada ben hiç de senin ruh halinde değilim. ben sadece desteklediğimi söyledim. ben gayet enerjiğim sabah derslerine bile gidiyorum günlerdir. sadece bazen yapmam gereken şeyleri düşünürken yorulup uyuyorum ama o da sayılmaz bence. hele senin durumunla karşılaştırıldığında lafı bile olmaz.
      oblomova gelince. aslında oblomovu anlayan bi insanın o 600 sayfalık kitabı bitirememesi lazım ben sırf merakıma yenik düşüp bitirdim. vicdan azabı konusunda %100 kurtarma garantili.
      okuyamama hastalığı ise bence dostoyevskiyle yenilebilcek bi şey. yani karamazov kardeşler değil tabi de onun 4 büyük kutsal kitabı hariç diğerleri hem kısa hem de direk okumaya teşvik. bu konuda yelpaze de epey geniş.

      Sil
    4. Şu farkı ayırt etmek gerekir aslında,sabah derslerine gitmen bir zorundalık ve bu zorundalık altında yaptıklarımız değişimi tam anlamıyla göstermez.Ben de 2 yıl boyunca neredeyse hiç aksatmadan her sabah 7'de uyanıp işe gittim.İyi bir Samsa olduğumu söyleyebiliriz.Sonuçta sen de yapman gereken şeyleri düşünürken uyuyakalıyorsun çok da farkımız yok gibi kabul etsen de etmesen de:)
      Bir süre daha bişey okumak istemiyorum sanırım.Şu başucumda birikenleri temizledikten sonra listeme aldığım herşeyi okicam Oblomov da dahil. Ama ne kadar zaman sonra okurum bilinmez,belki de vicdan azabım en üst düzeye çıktığında şans eseri elimde olur kitap:)

      Sil
  3. ben neyi istemediğimi bilmenin ve neyi bilmediğimi bilmemenin tadına bakıyorum şu aralar :) her değişimle kendimi yeniden buluyorum gibi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Neyse ki değişen birilerini görmek güzel:) Ben de başlıyorum ve bu kez çok ciddiyim:))

      Sil
  4. bişeye açıklık getirip kaçıyorum o adamın üzerimden reklam yapmasına müsade edemem , Dostoyevski' yi şahsen tanımam benim lafım " şıp şıp " kısmınaydı :)) kırmızı candır ayrıca, polaroid makinem var diye benden cok heyecanlandı. he bide emeğine sağlık :D

    YanıtlaSil
  5. Hayır o değil de ben "bugün yeni bir karar aldım "diye söylenirken Pınar ile sen az dalga geçmediniz mi benimle . Ayıp değil mi şimdi bu . Nasıl oluyormuş . Evrenin gücü bu kesinlikle. Kenan Evren. Şimdi seni de içeri aldılar kardeşim . Geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. inanır mısın yazıyı yazarken kendim kadar sen aklıma geldin:D tam kahvaltı öncesi sessizlik anında patlattığın:bugün yeni bir karar aldım serzenişlerin yürek dağlıyordu:)

      Sil
    2. Hayır olayın saçmalığı şurada . Bak şimdi zaten beynimizin bir köşesinde zamanında aldığımız kararlar var bunların temeli çok sağlam . Sorun şu ki gerçek hayatta bu sağlam kararları uygulayacak şartlar yok ve çevresel etkenler bu düşünce popülasyonunun anasını ağlatıyor . İşte bundan sonra aldığımız her yeni karar bize bu acımasızlığı unutturma çabası içerisinde zihnimizin uydurmalarından ibaret . Bu yüzden bunların %99 çöpe gidiyor. Bu durumu kabullendim ve artık aldğım kararların sonucu marketten gofret almaya kadar giden basit birer döngüye dönüştü . Şu kabullenmeler zaten kaçmaktan yorulmuş kişiler için en iyi ilaçtır . Gidip eti puf alıyorum acayip bir mutluluktur ki hiç sorma. Bir ara motosikletim de olacak tabi..

      Sil
    3. Şu yorumuna ne cevap yazsam boş dostum ama sonuna kadar katılıyorum sana.Benim dile getirmediğim,alınan kararların önemini yitirme sebebini özetlemişsin.Tamam kaçmak istedikten sonra her zaman bir bahane vardır ama şartlar uygun olmadığı için saldım çayıra mevlam kayıra diyip devam ediyorum hayata.

      Sil
  6. Blogun hosuma gitti, banada beklerim :)

    karakediii.blogspot.de

    YanıtlaSil