10 Kasım 2011 Perşembe

Çuvallamak?


Yolculukların en sevdiğim yanı, kendinizle yüzleşerek belki de hayatınızı tamamen etkileyecek şeylerin farkına varabilmenizdir.Bir kitap okursunuz mesela, normalde hiç dikkatinizi çekmeyen bir cümle o anda gözünüze hayatınızın en önemli anlayışı gibi gelir ve siz saatlerce bunun üzerine düşünüp,yeni kararlar alabilirsiniz.



Birkaç ay önce böyle zamanlardan biriydi sanırım.Bu kez  düşünmek için o kadar uzun zamanım olmasa da,İstanbul'dan uzun bir süre uzak kalmış olmanın verdiği mutsuzluk; Karaköy vapurunda yerini sevinç çığlıklarına bırakmıştı.Elimde zar zor bulabildiğim ''Kızgın Ova'' kitabı ile kendimi açık havada deniz kokusunu soluyarak yolculuk ederken bulmuştum bir anda.
Hiç bitmemesini isteyeceğiniz bir yolculuktan,n'olur bir an önce bitsin bu işkence dedirten bir olay olmuştu aniden.Eskiden hoşuma giden,konuştuğum bir kızı görmüştüm karşımda ve o da beni görünce gelip hemen karşıma oturdu.O şaşkınlığını ben bozgunluğumu üzerimden attıktan sonra ki nasıl bozguna uğramayayım.Bilirsiniz uzun yolculuklarda,siz kitap okumak isterken tam da yanınıza dünyanın en konuşkan insanını oturturlar.Her şey ayarlanmıştır,Truman Show tadındadır.Hani yolculuk biraz daha uzun sürse yanınızdaki ''hahay senin çocukluğunu bilirdim elime doğdun sen ''diyecektir.Cam kenarında iseniz başınızı camlara vurup ölmek istersiniz.Ona da izin yoktur.Tam da böyle hissetmişken başladık konuşmaya.Aslında konuşmacı olan o,dinleyici olan bendim.Anlattıkça anlattı.İyi bir özellik mi bilmiyorum ama konuşmadığım sürece insanları çok iyi dinlemiş taklidi yapabiliyorum.Yüzümde hep aynı lanet gülümseme,ara sıra dişlerimin arasından çıkan ''hı hı '' sesleriyle ortamı idare edebiliyorum.Ama bir an anladım ki hiç konuşmamıştım nerdeyse ve şüpheli hareketler sergiliyordum.Ve bir cümleyle giriş yaptım.
-Aaa ne işin vardı ki o saatte orda?
Genelde olur ya siz konuştuğunuzda bir anda zaman durur ve etrafta hiç ses olmaz.Tüm vapur aniden bana döndü sanki ve hepsi oluşacak tepkiyi merak etti gibi hissettim.
-Ya inanmıyorum ben sabahtan beri ne anlatıyorum! cümlesinden sonra yanlış birşey söylediğimi fark ettim.İtiraf etmeliyim ki o anda Beatles Cafe'de yiyeceğim makarnayı,içeceğim çilekli kahveyi falan düşlüyordum.Acaba ikisi yan yana nasıl olur,midem bunlara dayanabilir mi, Beatles'tan sonra nereye gitsek ki,Islak hamburger yesek onlar da iyice bozdu kendini gibi düşünceden düşünceye atlıyordum sanırım.
Sonra biraz sessizlik olunca daha ciddi şeyler düşünmeye başlamıştım.Eskiden olsa ve o, yine karşımda  cümle kursa ne tepki veriyordum diye düşündüm.Mesela  şöyle bir cümle kurmuş olsun:
-Ya David Lynch filmleri bana çok karışık geliyor,hani derin anlam barındırıyor olabilir ama izlerken çok sıkılıyorum.

 Ardından başlıyorsunuz üstte kullanılmış her kelimeyi bir cümlede kullanmaya.
-Ya.....
-David Lynch var ya çok yoksul bir adammış,Cannes'da aldığı ödülleri kaynatıp suyunu içiyomuş zamanında?
-Alınma ama Mulholland Çıkmaz'ındaki kırmızılı hatun fenaydı?
-Bana mı dedin,bana?
-Çok karışıkizm akımı diye bişey varmış biliyor musun?Kurucusu Matias Delgado imiş hatta.
-Hani nerdeeee?Hani nerdeee,o eski günler...
-Anlamını anla derinini daha sonra halledersin bence?
-Barınma hakkı anayasal bir haktır?
-Olamaz mı? Olabilir...

 Böyle bakınca sahiden ürkütücü.Ama dışardan bakıldığında durum bundan farksız.
Sonra karşınızdaki insana haykırıyosunuz resmen: Daha çok kelime,daha çoooookkkk.Asıl anlatmak istediğim şuydu; İnsan ömrü kısa ama insanların sizin için anlamları daha kısa sanırım.

Not1:Diş ağrısı sen nelere kadirsin.Beni tekrar blogla buluşturdun.Yapma gözünü seveyim.Bir de apranax ve majelzik yakın zamanda alınınca bulantı yapıyormuş.
Not2:İnsanları dinleyememe sorunsalından daha önce de bahsetmiştim,acaba tedavi olmam gerekir mi,bilemiyorum.Yani dinliyorum ama sahiden önem verdiklerimi.Ee arada dersler falan da kaynıyor,canım sıkılıyor.
Not3:Delgado sizce de bir felsefeci adı gibi değil mi? Google görseller yapıp,bana küfür etmeyin lütfen.

2 yorum:

  1. Yolculukları ben de çok severim, uzun uzun düşünürüm, şarkıları dinlerken daha önce hiç fark etmediğim güzel sözlerini keşfederim, yeni anlamlar çıkarırım, sonra bi kaç senaryo yazarım kafamda geleceğe dair, her zamanki melankolik eserlerimden :)
    Öyle işte o yüzden bi tanıdık gördüm mü çoğunlukla görmezden geliyorum :D kardeşimle gidiyosak o çok konuşuyo önce hımm:) falan diyorum en sonunda tamam ya sus artık diyip kulaklığımı takıyorum, hiç tahammül edemem en güzel anlarımın çalınmasına :)
    dinleyememe problemin ilginç ama önemli olanları dinliyosan gerisini boşver duymasan da olur :D

    YanıtlaSil
  2. Valla böyle durumlarda iki seçenek çıkıyor ortaya.Yanında oturan kişiye mavi hap mı kırmızı hap mı diye seçim suncaksın,sonra ikisini birden kendin içip kafa olcaksın:D
    Şu hep istediğim bişey gerçi,sevdiğim biriyle sadece yolculuk yapıp o sırada yeri geldiğinde konuşmak,yeri geldiğinde susmak,yürümek,düşünmek.Çünkü sahiden insan yolculuklar sırasında kendi düşüncelerini daha rahat duyabiliyor.

    Dinleyememe problemim okul ve iş hayatımda sıkıntı yaratsa da sosyal çevrede o kadar da sorun olmuyor.Belki genel olarak konuşulan şeyler ilgimi çekmiyor.Konuşmaktan zevk aldığım,kelimelerine çok önem verdiğim kişi sayısı çok az,onlar da bana yetiyor sanırım:)

    YanıtlaSil