29 Haziran 2012 Cuma

Waffles or Pancakes

     Bu sabah uyandığınızda kaçınız güzel bir şarkıyla gözünü açma şansına eriştiniz bilmiyorum ama emin olun çok keyifli. Şu lanet sıcağa karşı serinleten şarkılar da var - hepiniz biliyorsunuz zaten bu şarkıyı, yazının sonuna koyacağım - Aman sıcaklar aldı başını yürüyor, beynim buharlaşa buharlaşa leblebi kadar kaldı, gölgede 1500 derece, aman Yarabbii ! tatavası bi kenara, serinleten şarkılar olduğu kadar bu sıcakta iyice bunaltan insanlar da var. Hani bilirsiniz kızgın çöllerden serin sulara atlar gibi atlayıp kafa göz dalasınız gelir de medeniyet denen illetten çekinirsin babandan çekinir gibi ! Bu  nev-i şahsına münhasır arkadaşların ortak özelliği konuşmalarıdır, sürekli konuşurlar herşeyden, bıkmadan usanmadan, Ronaldo'nun şutundan tutun kornişlerin nasıl takılacağına kadar. Tipik tepkidir işte onlar konuştukça sen uzaklaşırsın, giderek olduğun masadan astral seyahat yoluyla ruhunu tatile gönderir, bedenini otomatik pilota alıp sürekli kafa sallamasını sağlarsın. Hadi gevezeliği bir karakter özelliği sayalım da özentiliği ne yapacağız.



      Biz insanlar çok tuhaf organizmalarız, bunu kaç defa söyledim hiç hatırlamıyorum ama bir sürü eksiğimizle - üstelik inkar ederek ya da görmezden gelerek - yaşamayı seviyor ve kabul ediyoruz. Zaten eksiğimiz olması çok doğal daha görmediklerimizi, başımıza gelmeyenleri, tecrübesizliklerimizi düşünürsek fakat benim tutulduğum nokta eksiklerimizi farketmeye çalışmak yerine neden başkalarının fazlalıklarıyla kapatmaya çalışıyoruz. Karakter olarak olanı da geçtim hadi onu yapamadın birini örnek alıyorsun tamam da arkadaş erkek halinle eline kalem almamışsın gözüne kalem çekmek nedir ya ! Ayna karşısında ablasından daha uzun süre duran adam tanıyorum ki bunun bakımla, kendine özen göstermekle alakası yok.  Bak ilgi çekeceğim diye kendine yazık ediyorsun adamım, askerde çok dayak yersin. Bir kere ayarı tutturamıyorsun modernleşmeyle özentiliği birbirinden ayıran o ince çizgi araya kaçıyor. Kirli sakal üç numara saç güzel oluyor diye sokakta Çin' de fabrikadan seri üretim olarak çıkmış boyları ve kiloları farklı bir sürü aynı adam geziyor ki güneş gözlükleriniz bile aynı lan ! Kaldı ki kızlar içinde aynı şey geçerli üzülerek belirtiyorum, bir günde 30 tane aynı kızdan bulabilirim anası babası zor ayırt eder kızını. E hal böyle olunca ne oluyor, bi adam günde 30 kere aşık oluyor ne denge kalıyor ne psikoloji. Birbirimizi kandırmayalım etrafımızda kaç kişi Louis vuitton çanta kolunda gezer arkadai ampul gibi belli işte. Ekonomik alım gücünden bahsetmiyorum ben beynin alım gücünden bahsediyorum. Yani çok klasik olabilir ama şöyle bir durum var, hani biz - yani bloggerlardan bahsediyorum - bişeyler yazarken kendimizi yansıtsın, özgün olsun isteriz. Birilerini ezmek ya da en iyi olmak değil birilerine benzememek, alternatif olmak için uğraşırız. Bu bir bilinçtir, hem kendine hem karşında seni muhattap alıp okuyana gösterdiğin saygıdır. İşte zaten benim canımı sıkan da o, şu özentiler ya da taklikçiler her neyse adı, karşısındaki insana saygısını ilgisine değişiyor. Özgünlük her eve lazım !







          Yani şu - ilk rastladığımda çok güldüğüm - cevaptaki samimiyet gibi. Hayata karşı samimiyeti yakalamak hadisesi pek mühimdir işte o zaman anlarız zaten ne kadar ciddiye alınması ya da ne derecede dalga geçilmesi gerektiğini. Mükemmel bi insan mükemmel bi evlat ya da mükemmel sevgili falan olamayız zaten eksiklerimizi kapatmak için dünyadayız ki ömrümüz boyunca kapatamayacağız. Bu yüzden kapatamasak bile farketsek, samimiyetimizle büyüsek, özümüzle modernleşsek daha hoş olmaz mı dünya ? Tamam olmayabilir ama yani bi deneyelim yine de. 


* Cevabın sahibi Kâğıttan kayık - ki şahane blog yazarıdır - bi'dünya teşekkür !


* İşte sabah uyandıran şarkı da budur, yani haksız mıyım bu şarkıyla güzel uyanılmaz mı yahu !




5 yorum:

  1. içimden geçen yorumu yapsam "bu ne biçim yorum lan" derler mi kaygısını taşımadan diyorum ki:

    he valla hacı ne de güzel dedin...

    oh şarkı da mis, iyi ki gelmişim...

    YanıtlaSil
  2. Şimdi Korniş mevzuunu fazla haifife almamak lazım. Korniş takmak sanattır; zira kornişi duvara bitiştirirsen perdeyi tek bir taraftan takman gerekir. kornişe perde takmaksa, bir Everest olmasa da; Spil’e tırmanmış gibi yorar insanı ki merdiven tepesinden manzara da hiç öyle iç açıcı değildir Spil’dekinin aksine…ya o kolun uyuşması? Boyununa doğru bir ağrı saplanır bir iki saat kalır, masaj falan kar etmez.
    Sonra çocukluğumdan beri bu maradona, pepe efsaneleriyle büyüdüm ben. Yok, tanrının eli yok pepe’nin küstahlığı… “ama öyle bir vuruduki”, “ama o biçim çalımlardı” diye uzar giderdi. Onların zamanına yetişemedim. anlatılanlar da bir kulağımdan girer öbüründen çıkardı ve asla da anlatanın heyecanını, hissiyatını yakalayamazdım. Şimdi Ronaldo ve Messi’yi oynadıkları zamanda seyredebiliyorum diye kendimi çok şanslı hissediyorum ne yalan söyleyeyim. Valla belki kızacaksın ama Ronaldo’nun şut da şuttu hani… konuşmazsan ayıp :)
    ama sıcaklık 1500 derecelere çıkınca çenesi düşüp adamı bunaltmak da, ayıp tabi orada da haklısın. özgünlük meselesinde de biraz haklı olabilirsin…“gönül isterdi ki” dediğin gibi olsun… ama hepimiz yoğun medya bombardımanındayız ne de olsa, kimi zaman özgünüz sandığımız anda harcıalem oluyoruz hani adam demiş ya “you were born an original don’t die a copy!” söylemesi kolay ama şu enformasyon çağında bana hangisinin özgün olduğunu kim söyleyebilir ya da kanıtlayabilir. (Demek istediğinin bu olmadığını biliyorum, sadece biraz kafa açtım :)) bu arada peynirli gözleme harcına dereotunu basmışlarsa ben patatesli alayım, üstüne de ahududu dondurmalı waffle hiç fena gider mi? Çok muhalefet ettim bu müziği bana kızmayasın diye rüşvet olarak gönderiyorum yarın sabah dinlersin.
    http://www.youtube.com/watch?feature=endscreen&NR=1&v=ZD0Z0CwRDJw

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Korniş takmak meseledir ama kornişin nasıl takılacağını dinlemek daha ızdırap verici emin olabilirsin. Yani şöyle düşün Everest ya da Spil ' birkaç kere tırmanmış zorluklarını ezbere bilen biri olarak, tırmanışın ne kadar zor bişey olduğunu anlatan birisiyle aynı masadasın üstelik aynı adam patates kızartmanın nasıl bi sanat olduğundan da bahsediyor. Bahsettiğin Pepe'yse o küstah değildir ya genelde çocukları eğlendirir ama yok Pele'yse oynadığı futbol küstahlığına bi kılıf olabilir :)
      Ayrıca söylediklerine bende katılmıyor değilim, tamam bizi bu hale getiren dış etkenler illaki var fakat biraz da o kafayı kullanmak lazım " enformasyon çağı"nın götürdükleri kadar getirdikleri de var. Sonuç olarak ben waffle ' a karsı değilim sevmem ayrı konu :) hem kızmak ne kelime keyifle okudum yorumunu :)

      Sil
  3. evt pele tabi klavyem sürçmüş :)hem de iki kere... işte korniş artizliği yapanın başına gelir böyle :))

    YanıtlaSil
  4. Mail adresine ulaşamadığım için yorum olarak yazıyorum. Takip ettiğin Sirk Ucubesi blogum yeni adresine taşındı. Belki bakmak istersin? :) http://siyahdudaklar.blogspot.com/

    YanıtlaSil